Emek

“20 yıl yaşarım, onurlu yaşarım!”

1973’ten beri Kocaeli’de kurulu olan ve maya üretiminde Türkiye birincisi, dünya üçüncüsü olan Pakmaya bugünlerde hak gasplarıyla gündemde. İzmir, Düzce ve Kocaeli’de kadrolu 567 kişinin çalıştığı Pakmaya 40 yıllık geçmişe sahip. İzmir fabrikası kuru maya, Düzce yaş maya, Kocaeli ise yurtdışı üretimini yapıyor.

144 ülkeye Kocaeli fabrikasından Dr Oetker, Pakmaya, Sinangil, Bravo, Maxipan, Strawberi, Bellarisse vb. markalar altında dünya maya tüketiminin % 10’unu karşılayacak üretim yapılıyor.

2012 yılındaki cirosu ise 50 milyon dolar. 2004 yılına kadar işçilerin de refah seviyesinin yüksek olduğu bir işletme. Yakacak-izin-giyim parası, yazlık kışlık ayakkabı ve mont, yılda 4 ikramiye, hafta içi mesailer % 100, hafta sonu mesailer % 200, bayram mesaileri % 400 olarak ödeniyor ve maaş zamları % 80-90 arasında oluyor.

2004’te Pakmaya’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı’na şirketin kurucusu Engin Pak’ın damadı Mehmet İmregün’ün geçmesiyle haklar bir kerede alınıyor işçilerin elinden. 3 vardiya sistemiyle çalışan iş yerinde tüm mesailer % 50 olarak hesaplanıyor, 4 yıl % 0 zam yapılıyor, 16 saatlik zorunlu çalışma dayatılıyor, 2 yıl içerisinde ücretlerin tamamen asgari ücrete çekilmesi planlanıyor vb. Aynı zamanda çalışanları yok sayan özellikle de hakarete varan tutumlara tepki gösterenlere çıkış kapısı gösteriliyor.

İşçisine karşı krizde ve sıkışık olan patron müdürlerine karşı ise oldukça cömert. 2012 yılında işçilere % 4 zam yapılırken tüm müdürlerin evleri yeni baştan döşeniyor ve diğer tüm masrafları da Pakmaya’ya gider gösterilerek karşılanıyor.

Sömürünün boyutlanması üzerine işçiler Tek Gıda-İş Sendikası ile görüşerek örgütlenmeye başlıyorlar. Örgütlenme çalışması yürüten işçilerden bazıları, patronun çalışmaların farkına varması üzerine işten atılıyorlar. 18 Mart‘ta 2 işçi, 19 Mart’ta 1 işçi, 23 Mart’ta 3 işçi çıkarılıyor. İzmir ve Düzce’yle birlikte toplamda 14 işçi çıkarılıyor bu süreçte.

İşçiler 24 Mart’ta Pakmaya’nın üç fabrikasında da çadır kurarak direnişe başlıyorlar. 30 Mart günü Tek Gıda-İş Sendikasıyla birlikte ziyaret ettiğimiz işçiler oldukça coşkulu karşılıyorlar çadırlarına misafir olanları. İyileştirmeye çalıştıkları çalışma koşullarının kendileri atıldıktan sonra bir nebze “düzeldiğini” söylüyorlar gülerek. Tabii engellemelerle birlikte.

Direnişteki işçilerin çalışanlarla temasını engelleyebilmek adına giriş çıkışlar arka kapıdan yapılıyor, kart basma turnikelerinin yeri değiştiriliyor, işçiliğin babadan oğula devredildiği fabrikada, çalışanların aileleri aranarak baskı oluşturuluyor, “ikna” odaları kurularak işçilerin tek tek sendikadan istifa etmesi isteniyor.

Bunun yanında kuruluşunun 40. yılı bahanesiyle 2 cumhuriyet altını, 1 ton kömür parasının yer aldığı, bayram mesailerinin yüzde yüze çıkartıldığı bir paket hazırlanarak işçilerin gözü boyanmaya çalışılıyor. Bütün çabalara rağmen Pakmaya, çalışanlarını azgınca sömürerek milyonlarca dolar kâr eden bir firma olduğu gerçeğini gizleyemiyor.

Adeta fabrikada yatıp kalkan, ancak insanca yaşam hakkını dillendirdiğinde kapı gösterilen işçiler, bu süreçte yaşadıklarını gazetemizle paylaştılar.

– Bu şartlar altında 23 yıl çalışmak uzun bir zaman değil mi?

pakmayada-isten-atmalarNazım Şahmar (23 yıldır çalışıyor, emekliliğine 7 ay var): Önceleri böyle değildi. Patronun değişmesiyle bozuldu her şey. 2012’de % 4 zam verildi herkese. Bunun üzerine üretim müdürüyle konuşmaya gittiğimde “Siz benim odama ne hakla giriyorsunuz, çıkın dışarı. Seneye bu zammı da alamayacaksınız” dedi.

Sendikal faaliyetler başladığında ise kendisi beni 3-4 kez çağırdı. 1 kez görüştük. Bana “Emekliliğine kaç yıl kaldı, kaç çocuğun var? Git sendikadan istifa et, bütün masrafları kendim vereceğim. İstediğin kadar çalışabilirsin” dedi. Cuma günü görüştük, Cumartesi çıkışımı verdi.

– İşçilerin tepkisi oluyor muydu öncesinde?

Nazım Şahmar: Sendikal faaliyetler öncesinde işçilere hakaret ve yoğun baskı vardı. Bu nedenle fabrika yönetimindeki insanların gitmesi için sendikal faaliyetlere başladık. Biz onur kırıcı davranışların çok fazla yaşanması nedeniyle de gittik sendikal örgütlenmeye. Şimdi  sendikalı olarak geri dönüp onlardan hesap sormak istiyorum. Teklifi kabul etseydim 30 yıl daha çalışabilirdik burada.

– Avrupa’daki firmalar bu duruma karşı bir müdahalede bulunuyorlar mı?

İsmail Gençer (8 yıldır çalışıyor): Avrupa’daki firmalara bu iş yerinde sendika olduğunu göstermek için birkaç işçiyi iş yeri temsilcisi olarak gösterip işçilere imzalatıyorlar. Avrupa Pakmaya’yı sendikalı biliyor. Zorunlu kıldıkları mesaileri de gönüllü olarak gösteriyor. Bu durum onları zorlayacak elbette.

– Örgütlenme çalışmasıyla birlikte neler değişti?

İsmail Gençer: Bunlar başımıza gelmeden önce eylemlere karşı duyarsızdık. Başımıza gelince anladık. Gidilen yolda rahatlık varsa o yol doğru değildir. Biz cefa safhasındayız, yarın sefasını süreceğiz.

Ersin Kaba (5 yıldır çalışıyor): Dün ne yapıyor, niye bayrak sallıyorlar diyorduk. Bugün nerede bayrak görsem gider orada 1-2 saat sohbet ederim. Aynı şey olsun gene yaparım.

– Bundan sonrası için ne düşünüyorsunuz?

Salih Yaman (8 yıldır çalışıyor): 250 arkadaşımın vebalini alıp sendikadan istifa ederek işyerine geri gidemem. Sendikalı olarak işime geri dönmek istiyorum.

İsmail Gençer: Bu işin biteceğine inanıyoruz. İşten atılanların işbaşı yapacağını ve kazanımla sonuçlanacağını biliyoruz. Nazım Şahmar: Asgari ücretle çalışan arkadaşlarımızın ücretlerinin düzeltilmesi, yemek ve servis sorununun çözülmesi, sosyal aktivitelerin geliştirilmesi vb. istiyorum. Ancak bu şartlarda fabrikaya geri dönerim. Yüzyıl yaşayacağıma 20 yıl yaşarım onurlu yaşarım. (Gebze’den bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu