Makaleler

8 Mart’ın ardından…kızıl bayrak ve “devrimci ölçeğine” sığmayanlar

Kızıl Bayrak’la tartışmak gerçekten zor! 2013 8 Mart’ının ardından, Kızıl Bayrak internet sitesi ve dergisinde “8 Mart’ın ardından…” başlıklı bir yazı yayımlandı. Geçtiğimiz yıl da hatırlanacağı gibi yine Kızıl Bayrak’ta 23 Mart 2013 tarihli 12. sayısında Z. İnanç imzalı bir yazı yayımlanmış, ardından Özgür Gelecek gazetesindeki sayfalarımızda bu yazıya, meseleye nasıl baktığımızı da içeren bir yanıt vermiştik.

Bugün de, aradan bir yıl geçmesine karşın, sanki böyle bir tartışma hiç yaşanmamış, arkadaşların eleştirilerine yönelik tek bir kelam etmemişiz gibi, KB, tarihi 2000’li yılların başına götürüp de, bir türlü geçen yılki tartışmaya giremeyerek, geçen yılın hemen hemen aynı eleştirilerini sıralamakta bir sakınca görmemiş. Sesinin duyulmadığı yerde, sadece kendi yayınlarını okuyanlarla, eleştirdiği kesimin dahi ne dediğini umursamayanlarla polemik yürütmek, tartışmak gerçekten zor! Kızıl Bayrak’la işte tam da bunu yaşıyoruz.

Ama olsun, biz yine de KB’deki yazıyı okuduk ve üzerinde birkaç söz söylemeyi gerekli gördük. Kızıl Bayrak, 8 Mart tavrımıza ilişkin yorum yapıyor, eleştiriyor; ama biz meseleyi kadın sorununa bakışımız ve politikalarımız üzerinden tartışmaya çalıştıkça, ısrarla bu alandan kaçıyor. 8 Mart’tan bahsederken, 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olduğunu unutuyor olabilir mi? Yoksa kadın sorununu, 8 Martlarla sınırlı görmenin bir tezahürü müdür bu durum?

Gerçi KB’nin bu noktada tartışma yürütmekten kaçışının bir tezahürü de, “eleştirisini” asıl muhatap olan Yeni Demokrat Kadın’ın ismini ağzına dahi almayıp, Partizan’a yönelik yapması. KB ya YDK’yı yani kadın örgütlenmesini yok sayıyor, küçümsüyor ya da (8 Mart dışında) kadın sorununa değinmekten kaçındığı için YDK ile muhatap olmuyor.

Sürekli 8 Mart’ın tarihsel ve sınıfsal özünden bahsetmek, kadın meselesine sınıf penceresinden bakmak anlamına gelmiyor ne yazık ki. Siz bu konulardaki görüşlerimize ilişkin bir şey söylemediğiniz sürece, biz de bir türlü bu konu hakkındaki fikirlerimizin, anlayışımızın eleştirisi üzerinden sizden bir şey öğrenemeyecek, üzerimize düşen payı alamayacağız. KB ile tartışmanın bir diğer zorluğu, “ben söyledim oldu” tarzını keyfince kullanmasında yatıyor. KB, söylüyor, söylüyor ama bunu bir temele bağlamayı aklının ucundan dahi geçirmiyor, böyle bir ihtiyaç duymuyor.

Elindeki tek veri, 8 Mart’a ilişkin Yeni Demokrat Kadın’ın Devrimci 8 Mart Platformu’ndan ayrılması olunca, buradan doğru, her yıl yeni bir Partizan tespitiyle çıkıyor karşımıza. Geçtiğimiz yıl, Devrimci 8 Mart Platformu’ndan çıkışımızı, Partizan’ın ”bir dönemdir reformist bloğa yedeklendiği”ne dair referans gösterip bunun altını doldurmaktan imtina etme hakkını kendine tanırken, bu şekilde kendi sosyal şovenizmle malul duruşlarına işaret etmişlerdi.

KB bu kez de Partizan’ı “doğrudan ya da utanarak liberal sol cenahın içerisinde” kendisine yer açmaya çalışmakla suçlamakta, hatta daha da ileri gidip, Partizan’ın devrimci iddiasının erozyona uğradığını tespit ve beyan etmektedir. Yeni bir “devrimcilik” algısı Son yıllarda, geçmişten beri başını elbette kimseye kaptırmayan ve hatta öncüsü konumundaki Yürüyüş çevresinin yarattığı akım, yenileri eklenerek büyüyor.

Bu akımın sürüklenenleri, durmadan “birilerinin” devrimciliğini ölçüyor, biçiyor; hatta kendi hesaplarına uymadığı yerlerde çarpıtıyor, kara çalıyor. Bu şekilde kendilerinin ne kadar devrimci olduğunu kanıtladıklarını mı düşünüyorlar, bunu biz bilemeyiz, ancak biz dost uyarımızı yapalım; hiç de öyle olmuyor. Belki kendi tabanlarınız nezdinde bunu teyit ediyor ve belli bir “coşku” yaratıyor olabilirsiniz ama tüm samimiyetimizle söylüyoruz, inanın; sadece bu. Partizan, hiçbir dönem, tarihinin hiçbir kesitinde böylesine bir “eleştiri” tarzını benimsememiş, bu kültürün tam karşısında olmuş; eleştirilerini elbette sakınmamış, çok sert polemiklere de girmiş; ancak hiçbir devrimci örgütün devrimciliğini karalayan, ölçen-biçen, tartışan bir konumda bulunmamıştır. Haksız ve kendini aşan “eleştirilerde” hiç mi bulunmadı? Bunlar da yaşandı, ancak özeleştiri vermesini hep bildi. Bu Partizan’ın kültürüdür, ancak tekeli elbette bize ait değildir.

Partizan bu kültürü ustalarından, İbrahim Kaypakkaya’dan devraldı ve her zaman yeniden üreterek yaymaya da çalıştı. Bunda övünülecek bir şey yok; kökleri sağlam her hareketin yaptığı ve yapması gerektiği gibi davrandı; o kadar!

Kızıl Bayrak ne diyor?

Kızıl Bayrak’ın yazısını okumayanlar için ilgili paragrafı aynen alalım: “Düne kadar bir şekliyle platformda yer alan, fakat başından beri tutarsız bir çizgi izleyen çevreler, bugün kopuşlarını platformu eleştirerek gerekçelendirmeye çalışıyorlar. Dün ilkesel ve ideolojik ayrımları her vesileyle silikleştirmeye çalışanlar, bugün platformun ilkesel ve politik zeminini tartışmaya kalkıyorlar. Onlara diyecek tek sözümüz şudur: 9 yıl önce yaşanan ayrışma hala günceldir. Aradan geçen zaman dilimi içerisinde değişen şey ise başta Partizan ve DHF olmak üzere bu çevrelerin erozyona uğramış bulunan devrimci iddialarıdır.”(abç)

Ne diyor Kızıl Bayrak, özetleyelim: 1) Partizan, başından beri tutarsız bir çizgi izlemiştir. 2) Kopuşunu platformu eleştirerek gerekçelendirmeye çalışmaktadır. 3) Dün ilkesel ve ideolojik ayrımları her vesileyle silikleştirmeye çalışmıştır. 4) Bugün platformun ilkesel ve politik zeminini tartışmaya kalkmaktadır. 5) Devrimci iddiası erozyona uğramıştır. Tek tek bu iddialara yanıt vermek gerekli mi, tereddütteyiz. Zira KB, hem geçen yıl sorduğumuz hiçbir soruya yanıt vermiyor, hem de “ben söyledim oldu” tavrını pervasız bir şekilde bu yıl da devam ettiriyor. Yine de biz soralım: 1-3) Partizan’ın başından beri tutarsız yaklaştığına dair elinizde ne gibi kanıtlar var?

kızılbayrakHangi toplantıda tespit ettiniz bu tutarsızlığı? Ya da dün ilkesel ve ideolojik ayrımları her vesileyle nasıl silikleştirmeye çalıştı? Bu vesilelerden sadece birini bile söyleseniz, belki anlaşılır olabilir! Biz, daha önce de ifade ettiğimiz gibi kadın çalışması ile birlikte bir dizi eksikliğimizi, yanlış yaklaşımlarımızı tespit ediyoruz, bunları yayınlarımızdan takip edebilirsiniz.

Buna Devrimci 8 Mart Platformu da dahildir. Ancak bizim mahkum ettiğimiz geçmiş süreçteki tavrımız değil sizin eleştirdiğiniz, tam tersi. Bugüne bakarak mı, dünkü duruşumuzu eleştiriyorsunuz, anlamak zor. 2-4) Kopuşumuzu tek başına platformu eleştirerek gerekçelendirmiyoruz. Platformu da eleştirerek gerekçelendiriyoruz. Ama esas yönün bu olduğunu hiçbir zaman iddia etmedik. Aksine esas yön, bizim kadın meselesine yaklaşımımızda düğümlenmektedir. Ayrıca platformu eleştirirken, kendimizi dışında tutmadık, tutmuyoruz.

Zira siz her ne kadar “tutarsız” olduğumuzu söyleseniz de, bu platformun bugün eleştirdiğimiz yönlerinde direkt Partizan’ın da “katkısı” vardır. Dolayısıyla platforma yaptığımız eleştiri aynı zamanda bir özeleştiridir. Ve evet, platformun ilkesel ve politik zeminini tartışmaktayız.

Bunda bir sakınca mı var? Platform tartışılmaz mı? Devrimci örgütlerin devrimciliğini tartışmaya kadar gidebilen siz, bir platformun ilkesel ve politik zeminini tartışmaktan bizi nasıl men edebiliyorsunuz? 5) Bu “iddia”nın yanıtını vermek, doğrusu bize “ağır” gelir. Kendimizi hele de devrimciliğimizi, dost bir kuruma kanıtlamaya çalışmayı anlamsız ve de gereksiz buluyoruz. Bunun takdirini kitlelere ve sosyal pratiğin kendisine bırakalım diyoruz. Ama yine de Kızıl Bayrak’ı bir kez daha uyarmayı es geçmeyelim. Tarih, bu yolu seçenleri hiç affetmedi.

Başkalarının devrimciliğini tartışıp, kara çalıp, kendine hiç bakmayanların sonunun hazin olduğunun tarihte örnekleri epey var. “Şeytanın en sevdiği günahtır kibir!” Kibri bir yana bırakıp, arada bir boy aynasına bakmakta fayda var. Yeni Demokrat Kadın

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu