GüncelMakaleler

ANALİZ | Kanal İstanbul-Montrö Tartışmalarına Güney Kafkasya Etkisi!

"Militarist dış politika coğrafyamızda bir yandan ırkçılık ve milliyetçiliğin daha fazla körüklenmesini diğer yandan ezilenlerin daha fazla yoksullaşmasını beraberinde getirecektir!"

Ukrayna-Rus emperyalizmi arasında çatışmaların yeniden başlaması ve karşılıklı açıklamalar, Güney Kafkasya’da yeni bir dönemin kapısının aralanabileceğine işaret ediyor.

Rus nüfuzunun ağırlıkta olduğu Donbas bölgesinde (Donetsk ve Lugansk) bağımsızlık ilan edilmesinin ardından, Rusyayla sıkı ilişki içinde olan bağımsızlık güçleri ile Ukrayna ordusu arasında çatışmalar devam ediyor.

Donetsk’e bağlı Şumi kasabasında 26 Mart’ta keskin nişancıların açtığı ateş sonucu dört Ukrayna askeri hayatını kaybetmiş, iki asker de  yaralanmıştı. Ukrayna Genelkurmay Başkanı Ruslan Homçak, Rusya’nın tatbikat adı altında Ukrayna sınırındaki Bryansk ve Voronej’e, ayrıca Kırım’a askeri sevkiyat yaptığını duyurdu. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre; Rusya-Ukrayna sınırı, Kırım ve Donbas’ta Rus ordusuna ait 28 tabur bulunuyor, Rusya yakında sınıra ve Kırım’a 25 ek tabur sevk etmeyi planlıyor.

Ukrayna Savunma Bakanlığı İstihbarat Dairesi de, Rusya’nın ayrıca “sözde Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetlerinde” askeri varlığını artırmayı planladığını açıkladı.

Diğer yandan Rusya Devlet Başkanlığı İdaresi Başkan Yardımcısı Dmitriy Kozak ise “Her şey yangının ne kadar büyük olacağına bağlı. Çatışmaların şiddetlenmesi Ukrayna için sonun başlangıcı olabilir” demeci verdi ki bu sözler, Rus emperyalizminin son yıllarda Ukrayna ile ilgili yaptığı en sert açıklama olarak kayıtlara geçti.

Rusya-Ukrayna ilişkilerinde gerginlik, Ukrayna’da Batılı emperyalist devletlerin desteğiyle Moskova destekli yönetimin devrildiği ve Kırım’ın ilhak edildiği 2014’ten bu yana sürüyor. Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Lugansk’ta Rus emperyalizminin desteğiyle bağımsızlık ilan edilmesinin ardından Kiev yönetimi, Rus emperyalizmini “saldırgan” ülke olarak tanıyan bir yasayı kabul etmişti.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya’nın ilhak ettiği Kırım’ı kurtarmayı amaçlayan Askeri Güvenlik Stratejisi’ni geçen hafta onaylamıştı. Zelenskiy’nin açıklamasına göre, sene başından bu yana bölgede yaşanan çatışmalarda 20 kişi hayatını kaybetti, 57 kişi yaralandı.

Rusya, 2014’te Kievde iktidarı kaybetmesine misilleme olarak Kırım’ı ilhak etmiş akabinde Donetsk ve Lugansk bölgesinde yaşanan çatışmalara doğrudan taraf olarak, Ukrayna üzerinden bölgeye müdahale etmeye ve nüfuzunu kırmaya çalışan NATO’ya mesaj vermişti. Rus emperyalizminin askeri yığınağı ve tehditlerini Ukrayna üzerinden ABD-NATO’ya yönelik bir gözdağı olarak okumak mümkün!

Ukrayna, NATO’nun Rusya’nın bölgedeki etkisini sınırlama ve çevreleme politikası açısından her dönem önemli bir odak olarak varlığını korudu. Çatışmaların yeniden alevlenmesi ve Ukrayna’nın çıkışlarının NATO’dan bağımsız olmadığı açık.

Kafkasya’da Rusya’ya karşı TC-Ukrayna işbirliği!

Ukrayna-Rusya hattında gerilim sürerken, R.T. Erdoğan İstanbul’da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky ile 10 Nisan’da bir araya geldi. Erdoğan, Zelensky’nin ziyareti öncesi Rus lider Vladimir Putin’le telefon görüşmesi yapmıştı. Bilindiği üzere TC, Rus emperyalizminin Kırım ilhakını Kırım Tatarlarının varlığı üzerinden eleştiren bir tutuma sahip. “Karadeniz’in bir barış, huzur ve işbirliği denizi olmaya devam etmesi temel hedefimizdir. Ortak coğrafyamızda ne surette olursa olsun gerilimin artmasını arzu etmiyoruz” (10 Nisan, Basın) sözleriyle TC, Ukrayna’nın yanında durduğunu Rusya’ya kibarca ilan etmiş oldu.

Açıklamada sıkça dile getirilen toprak bütünlüğü vurgusunu da Rus emperyalizminin Ukrayna’ya olası bir saldırı ve işgali ile Kırım’a yönelik ilhakına bir gönderme olarak okumak mümkün.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’inin de Karadeniz’de yaşanan gelişmeler başlığında TC ile aynı vizyona sahip olduğu açıklaması, iki devletin ortak çıkarlar etrafındaki duruşunu ifade ediyor. Açık ki bunun ekonomik nedenleri var. İki ülkenin 2019’daki ikili ticaret hacmi 4,881 milyar dolarken bu rakamın 2021 için 10 milyar dolara yükseltilmesi hedefleniyor.

Diğer yandan Ukrayna’da faaliyet gösteren 600’den fazla Türk firmasının ülkedeki yatırımlarının toplamı 3 milyar dolara yakın. Vizesiz seyahat imkanı bulunan iki ülke arasında Covid-19 salgını öncesinde karşılıklı olarak yılda toplam iki milyona yaklaşan bir turizm potansiyeli söz konusu.

R.T. Erdoğan, Şubat 2020’de Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi’nin (YDSK) 8. Toplantısı için Kiev’deydi. Aynı yılın Ekim ayında bu kez Zelensky Türkiye’yi ziyaret etmiş ve iki devlet arasında “savunma” işbirliği konusunda da mutabakat imzalanmıştı.

Ukrayna, TC’den İnsansız Hava Aracı (İHA) satın alıyor ve Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ortak üretimi ve teknoloji paylaşımı için birlikte çalışıyor. İki ülke arasında ortak korvet(askeri gemi) üretimi için de bir anlaşma yapılmıştı.

Öte yandan Bayraktar TB2’lerin Karabağ işgalinde etkin kullanımından sonra TC-Ukrayna ilişkilerinde silahlı insansız hava aracı (SİHA) konusundaki ortaklık daha da kıymete bindi. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz 4 Kasım 2020’de Kiev’i ziyaret ederken Karabağ tecrübesinin Kırım ve Donbass’a taşınması senaryolarının üzerinde çalışıldığı yazıldı. Ardından TB2’ler Kırım ve Donbass semalarında uçmaya başladı.

Savaş teknolojileri, TC devletinin Kafkasya’da en önemli ticari atağı olmayı sürdürüyor.

Kanal İstanbul-Montrö tartışmaları Kafkasya’daki gelişmelerden bağımsız değil!

Rusya’nın Ukrayna sınırına yönelik yığınağına karşılık iki savaş gemisini Karadeniz’e çıkaran ve bu ülkeye yönelik herhangi bir girişime sessiz kalmayacağını duyuran ABD emperyalizminin, tutumunu giderek sertleştireceği anlaşılıyor.

104 emekli amiralin yayımladığı bildiri ve hemen sonrasında başlatılan darbe tartışmalarını, Montrö-Kanal İstanbul başlıklarını, geniş bir perspektifle Kafkasya’da ABD emperyalizminin uzun vadeli hedefleriyle birlikte analiz etmek gerekiyor.

Montrö-Kanal İstanbul tartışmaları Biden yönetiminin Rusya’yı çevreleme, NATO’nun Karadeniz’deki varlığını artırma ve Ukrayna’nın kontrolünü yitirdiği Donbass ile Kırım’ı geri alma politikalarıyla örtüşüyor. Nitekim Putin’in Kanal İstanbul-Montrö tartışmalarına ilişkin “Montrö devam etmeli” sözleri de bu başlığın Rusya’nın sinir ucu olduğuna işaret ediyor.

R.T.Erdoğan, Ukrayna-Rusya arasında kriz patlak verir vermez soluk almadan doğrudan denkleme girdi ve Ukrayna’da kritik bir pozisyon aldı. Ayrıca TC’nin Rusya’ya karşı caydırıcı bir güç olarak kurulan Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti’nin (VJTF) komutasını 1 Ocak’tan itibaren üstlendiğinin altını çizmek gerekiyor. Türk ordusu 6400 askerden oluşan bu güce 4200 askerle katılıyor. Buna paralel olarak NATO Karadeniz’de “Defender Europe 2021” askeri tatbikatına hazırlanıyor.

R.T. Erdoğan, Kırım’ın Rusya’ya ilhakını tanımadıklarını her vesileyle dillendirirken Kiev ile askeri işbirliğini de 2016’dan beri ilerletiyor. TC olası bir çatışmada, ABD emperyalizminin çıkarları doğrultusunda bölgedeki kullanışlı askeri aktör olarak emre amade görünüyor.

Montrö ve Kanal İstanbul tartışmaları bu bağlamda, ABD-NATO’nun Rus emperyalizmine karşı Kafkasya’da uzun vadeli çıkarları ekseninde yürürlüğe sokmaya çalıştığı politikalar içinde daha da önem kazanıyor!

Görünen o ki Türk devleti, yine askeri gücünü ve stratejik konumunu Kafkasya’da tedavüle sokup, ABD emperyalizminin bölgedeki koçbaşı olma politikasını yaşama geçirecek. Bu militarist dış politika coğrafyamızda bir yandan ırkçılık ve milliyetçiliğin daha fazla körüklenmesini diğer yandan ezilenlerin daha fazla yoksullaşmasını beraberinde getirecektir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu