GüncelMakaleler

ANALİZ | Karşılaştırmalı Faşizm: Mussolini, Hitler Ve Erdoğan!

R.T.Erdoğan, kendisine muhalif olan herkese bir “terörist” yaftası yapıştırarak topluma “teşhir” ediyor. HDP'nin kapatılması için kamuoyu oluşturarak kapatma adımları atmış bulunuyor.

Faşizm, emperyalizm çağının yeni bir iktidar biçimi olarak burjuvazinin iktidarını açık bir terör uygulayarak sürdürmesidir. İş başındaki faşizmin burjuvazinin en gerici ve en şoven olması sadece bir şekilden ibarettir.

Faşizmle yönetilen tüm ülkelerde uygulamalardaki farklılıklar sadece niceldir. Bir yerde parlamentonun olması, bir başka ülkede olmamasındaki farklılık da niceldir.

Biz bu makalemizde bir karşılaştırma olarak İtalya, Almanya ve Türkiye’de faşizm benzerliklerini anlatmaya çalışacağız. Ancak önemle belirtmek gerekir ki; Türkiye’de faşizm, İtalya ve Almanya örneklerinden farklı olarak TC’nin kuruluşundan itibaren bir yönetim biçimi olarak varolagelmiştir.

Dolayısıyla Türkiye’de başta parlamento olmak üzere var olan kurumlar “demokrasi” adı altında faşizmi maskelemenin aracı olarak kullanılmıştır. Gelinen aşamada ise “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında bir rejim uygulanmaktadır.

İtalya’da Mussolini iş başına geldiğinde, her şeyi hemen fesettiğini ve dağıttığını ilan etmedi. “Neden karşıtlarını yok etmediği” eleştirisine karşı da “bunun daha zamanı var” şeklinde yanıt verdi. Türkiye’de R.T.Erdoğan liderliğindeki AKP iş başına geldiğinde sloganlarından biri “yasaklara karşı olmak”tı. 18 yılda AKP tek bir demokratik çalışma alanı bırakmadı. Parlamento ise sadece göstermelik var.

Mussolini bir buçuk yıl gibi bir süre eski meclisi dağıtmadı. Kabineyi sadece faşistlerden oluşturmaya da gitmedi. Hükümette, Giolitti, Poolari ve demokratik solcuların temsilcilerine yer verdi. Ancak buna karşı Musolini eski hükümet organlarını süreç içinde tamamen yok etti ve ilk meclis konuşmasında “Bende sizi buradan kovacak güç var, ama benimle çalışırsanız yerinizde kalırsınız’’ dediğinde eski meclisin çoğunluğu yeni führerin önünde boyun eğdi.

R.T.Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçildiğinden bu yana, “benim dediklerimi yaparsanız, size hayat hakkı tanırım” diyerek tüm kanunları ve bütçeyi tek başına yapıyor.

Mussolini görünüşte çok fazla değişiklik yapmayacağı izlenimi verdi. Hemen yeni kanunlar çıkartmadı. R.T.Erdoğan iş başına geldiğinde en fazla yaptığı propaganda özgürlükler oldu. 18 yılda onlarca değişiklik yaparak, kısmi tüm demokratik hakları rafa kaldırdı. Tüm özgürlük istem ve arzularını terör olarak ilan etti.

Mussolini, kendi oluşturduğu terör örgütleri vasıtasıyla komünistleri yok ediyordu. Ve yine komünistler “adi suçlu” olarak yargılandıkları mahkemelerde ise onlarca yıl cezalara çarpıtıldılar. R.T.Erdoğan, kendisine bağlı binlerce paramiliter güçle Kürtleri, devrimci ve ilericileri evlerinde, sokakta, dağlarda, hapishanelerde yok ediyor.

Muhalifler göstermelik mahkemelerde yargılanarak ömür boyu hapis cezalarıyla cezalandırıyor. Şu an da doğrudan R.T.Erdoğan’a bağlı binlerce polis ve bekçi bulunuyor.

Keza 10 Ocak 2020 tarihinde Cumhuriyet gazetesinden Işık Kansu’nun haberinde, R.T.Erdoğan’ın eski danışmanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve 23 subay ve astsubay tarafından kurulmuş olan  SADAT’ın (Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat, Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi), doğrudan R.T.Erdoğan’a bağlı olarak “İstihbarat, mukavemet harekâtı, gerilla harekâtı, kurtarma-kaçırma harekâtı, özel kuvvetler harekâtı, psikolojik harp harekâtı, gayri nizami harp liderliği” eğitimleriyle yüzlerce eleman yetiştirdiği ifade edilmektedir.

Mussolini, basın alanında bir serbestlik görüntüsü verirken, diğer yandan ise polise verilen sınırsız yetkiyle basın üzerinde korkunç bir baskı uygulayarak, polis istediği yayını kapatabiliyor, yöneticilerini tutukluyordu. R.T.Erdoğan iktidarı döneminde tüm muhalif basın üzerinde korkunç bir baskı uygulandı/uygulanıyor. 150 gazeteci hapishanede tutuluyor.

AKP’nin IŞİD’e götürdüğü silahları deşifre ettiği için gazeteciler yargılandı, mal varlıklarına el kondu. R.T.Erdoğan, muhalif tüm basını ya kapattı ya da baskı uygulayarak kendi yandaşlarına sattırdı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin açıkladığı raporda “son yıllarda dile getirilen aktif basın ve medya organlarının yüzde 96’ya yakınının iktidar tarafından kontrol altında tutulduğu”nu açıkladı.

Mussolini kendi iktidarını her yönüyle sağlama aldıktan sonra, pervasızca saldırmaya başladı. Sendikalara saldıran faşist iktidar, işçileri zorla faşist sendikalara üye yapmaya başladı. Sözde bağımsız sendikaların varlığına izin verilmesine rağmen, faşist diktatörlük bu sendikaların üzerinde resmi devlet denetimini şart koştu.

İtalya’daki faşist diktatörlük her alanda etkili olmak ve tartışmasız kanunların uygulanması için özel olarak oluşturulan “kara gömlekli” birlikler, İtalya’da faşist terörün uygulanmasında esas görevi üstlendiler.

R.T.Erdoğan iş başına geldikten sonra sendikalar üzerinde baskı kurarak, işçileri kendi denetimindeki sendikalara üye olmaya zorladı. Grevlere polisler saldırdı. Onlarca grev yasaklandı.

Toplu sözleşme görüşmelerinde sendika temsilcilerine baskı uygulandı. Çıkartılan özel kanunlarla bir sendikanın iş yerinde yetki sahibi olması neredeyse imkansız hale getirildi. Bunun yanında kendi iktidarına bağlı sarı sendikalar örgütledi.

Mussolini eski meclisi dağıtmadı, ancak faşist diktatörlük kendisini bu alanda da garantiye almak için seçim kanunda değişikliğe gitti.

R.T.Erdoğan AKP’si meclisi feshetmese de yapılan anayasa değişiklikleriyle parlamento tamamen işlevsiz hale getirilerek tek bir kişinin (Erdoğan) tek başına verdiği kararlarla parlamento R.T.Erdoğan’ın iki dudağı arasında çıkan her şeyi kanunlaştırmaktadır. O, kimi istiyorsa onun milletvekilliği düşürülmekte ve ardından tutuklanmaktadır.

Tek Adam Hitler!

Adolf Hitler, diktatörlüğe giden yolda ilk olarak siyasal hayata 1919’da Alman İşçi Partisi’ne üye olmasıyla başladı.  Ve 2 yıl içinde parti içinde hızla yükselerek parti lideri oldu. R.T.Edoğan, 2001’de AKP kurarak tek lider olarak AKP içinde hızla yükseldi ve tek adamlığa yükseldi.

Hitler, 1921 yılında NSDAP başkanı oldu. Ancak, 1925’den 1932 yılına kadar ”vatansız statüde” olmasından dolayı oy kullanma hakkı yoktu. Dönemin İçişleri Bakanı Dietrich Klagges yaptığı atamayla devlet memurluğu kazanan Hitler’in durumu değişti. R.T.Erdoğan, 2001 yılında kurucuları arasında yer aldığı AKP’nin 2002 yılında girdiği genel seçimleri kazanmasına rağmen yasaklı olduğu için seçime girememişti.

TBMM’ye sunulan yasa değişikliğiyle 2003 yılında yapılan ara seçimle Siirt’ten Milletvekili seçilen R.T.Erdoğan, Abdullah Gül’ün istifasının ardından Başbakan oldu.

1929 ekonomik krizini bir propaganda aracı olarak kullanan Hitler, Almanya’yı krizden kurtaracağını ve Alman ulusunu dünya da tek ulus seviyesine çıkaracağının propagandasıyla 1933’de iktidara geldiğinde büyük bir hızla savaşa hazırlandı.

R.T.Erdoğan’ın 2002 seçimlerinde en çok kullandığı argüman, ülkenin ekonomik krizden kurtulması adına 3Y formülünü ortaya attı. ”Yolsuzluğa, Yoksulluğa ve Yasaklara karşı” mücadele edeceğini vaat etti. Bu vaatlerin ne durumda olduğu ise ortadadır.

Hitler, 1933’de iş başına geldiğinde yeni bir savaş hazırlığına başladı. Almanya’nın I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda yenilgiyle çıkması ve ”Versay Barış Anlaşması’nın” Almanya için bir felaket olduğunu ileri sürerek, Almanya’nın eski topraklarını geri almasını ileri sürdü. R.T.Erdoğan, 2002’de iş başına geldiğinden bir süre sonra, ”kaybedilen eski Osmanlı topraklarının” geri alınması için herkese savaş ilan etti.

Musul, Kerkük’ün geri alınması için Kürtlerin topraklarına göz koydu. Suriye’ye savaş ilan ederek Efrin başta olmak üzere birçok yeri işgal etti. Libya’da nüfus sahibi olmak için buraya asker gönderdi. Azerbeycan’da Ermenilere karşı savaşa girdi.

Hitler, iş başına geldikten sonra ilk başlarda ”Yahudilerin ve komünistlerin adaylıkların incelenmemesi konusunda ısrarlı davranmıştı.” 30 Ocak 1933 yılında ant içtikten sonra, aynı gün, başta Yahudiler ve Çingeneler olmak üzere Ari olmayan tüm ırklara ayrımcılık yapılmasını öngören “ırksal temizlik” politikasını duyurdu.

R.T.Erdoğan, 2002 yılında iş başına geldiğinde ülkede büyük bir politik hava estirerek “yasakların” olmadığı bir ülke yaratacaklarını söyledi. Kürtler başta olmak üzere, azınlıklara haklarını vereceklerini vaat etti.

Alevi çalıştayları yaparak inanç özgürlükleri önündeki tüm engelleri kaldıracaklarını ilan etti. Tüm bunlar süreç içinde tersine çevrilerek ”tek vatan, tek bayrak, tek millet ve tek din” olarak değiştirilerek; Kürtlere karşı katliamlar başladı. Azınlık hakları rafa kaldırıldı. Ayasofya’ya kılıçla girildi.

Alevilerin Cemevleri yok sayıldı. Ermenilere karşı kin ve nefret söylemleri olağan hale getirildi.

Hitler, “Merhamet gösterilmeyecek. Karşımızda duran herkes yok edilecek. Her komünist eylemci, yakalandığı yerde kurşuna dizilecek. Komünist milletvekilleri daha bu gece asılmalı. Komünistlerle en küçük bağlantısı olanların hepsi tutuklanmalı” diyerek tüm yasal parti ve dernekler kapatıldı.

R.T.Erdoğan, kendisine muhalif olan herkese bir “terörist” yaftası yapıştırarak topluma “teşhir” ediyor. HDP’nin kapatılması için kamuoyu oluşturarak kapatma adımları atmış bulunuyor. Milletvekilleri bir bir tutuklanıyor.

Ağustos 1933’te Hitler, tek partili sisteme geçiş ilan etti. 28 Şubat’ta Alman Komünist Partisi’nin, 22 Haziran’da da Sosyal Demokrat Partisi’nin faaliyetleri yasaklandı. Aynı dönemde tüm sağ partiler dağıldı.

1934’te, Hitler, Cumhurbaşkanı makamını devraldı ve Führer (lider) adında bir devlet başkanlığı makamı yarattı; devlet ve hükûmet başkanlıklarını bir arada yürüttü.

R.T.Erdoğan, 2003 yılında AKP genel başkanı ve başbakan oldu. 2007 yılında yapılan referandumla anayasa değişikliğiyle birlikte, cumhurbaşkanlığının halk tarafından seçilmesi kabul edildi ve R.T.Erdoğan 2014 yılında yapılan “halk oylaması” sonucu seçimi kazanarak cumhurbaşkanı seçildi.

Ve ardından 2017 yılında yapılan yeni bir referandumla kabul edilen ”Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile R.T.Erdoğan hem AKP Genel Başkanlığını hem de Cumhurbaşkanlığını tek elde tutarak “tek lider” (“Führer”) olduğunu ilan etti.

Hitler, savaşı kaybettiğini anladığı anda Kızıl Ordu’ya yakalanmamak için intihar ederek yaşamına son verdi!

Mussolini, Nisan 1945’de bir Nazi birliğiyle İsviçre’ye kaçmaya çalışırken İtalyan partizanlarca fark edilip tutulduktan sonra Halk Mahkemesi’nde yargılandı ve kurşuna dizilerek cezalandırıldı!

Ardıllarına ne olacağını zaman gösterecek!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu