Kadın

Kadınlı- erkekli hep beraber Horona

Bu yıl 195′incisi düzenlenen Sis Dağı Yayla Şenliği’nde  konuşan Samsun Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk, kürsüden yaptığı konuşmasında “Kadınlı erkekli oyun oynamak günahtır” dedi.  Binlerce kadın ve erkek horonla şenlik alanına inerek büyük bir horon halkası kurdu. Horonun ardından sahneye çıkan müftü orada bulunanları uyarmanın onun görevi olduğunu belirterek horonun nasıl oynanacağını ve kimlerin kimleri izleyebileceğini ilan etti. Fütursuzluk abidesinin bu açıklaması toplumuzda kadına dönük saldırıların nasıl bir boyut aldığını ve yerleştirilmek istenen toplumsal algının ne olduğunu bir kez daha gösterdi.

İslama göre kadınların birlikte horon oynamalarının ve sadece kadınların izlemesinin bir sakıncası olmadığını ifade eden müftü “Yanınızdaki kardeşiniz bile olsa kadınlı erkekli el ele tutuşup horon oynayamazsınız” dedi. Kendisini çok güvenilir addeden müftü izleme kıstasına örnek olarak kendini vererek “Kadınlar kendi aralarında oynarlar, kendileri izlerler. Samsun Müftüsü olarak ben bile izleyemem kadınların o horonunu. Siz hiç izleyemezsiniz” dedi. “Ben bile” derken kimi şeyleri kendinde kadir gören müftünün nasıl bir tacizci olduğunu ve bu açıklama ile aslında nasıl bir yaklaşım içinde olduğu açık biçimde görülüyor. Zira müftünün bu açıklaması dahi tacizin en yalın ifadesidir. Öyle ki kadını ikinci cins olarak görmek, bunu örgütlemek tacizi kurumsallaştırmak anlamına gelmektedir.  Müftünün açıklaması sadece bununla sınırlı değil, kimi yerlerde yaptığı bir konuşmada erkeklere, eve gidince eşlerinin ellerini tutmalarını ve gözlerine bakmalarını öğütleyen Öztürk  el ele tutuşan iki kişinin sohbetini şu şekilde anlattı “Efendi efendi, kablolar koptu cereyan alamiyirim”. Bu açıklamasından sonra horon tutan gençlere dönerek “Kardeşlerim, şu anda elektrik alıyorsunuz, güzel. Elektrik alamayan da var. Cereyanınızı alırken, elektriği almasını bilin, bir gün kablolar kopacak. Eşinize çocuklarınıza güzel davranın” dedi.  devlet aklının bir ambiansı olan bu şahsiyetin yaklaşımı salt kendi ile sınırlı değildir. Kadınları kuluçka makinesi olarak gören devlet aklının bedevi çöllerinde sabitlenmiş bir kafa içinde  tutulmuş bir beynin yaşadığı fonksiyonlarını ortaya koymaktadır.  Bu kafa kendini muktedir gören ve özellikle kadın bedeni üzerindeki muktedirliğini taciz üzerine kurumsallaştıran bir yapıya sahip. IŞİD’in Ortadoğu’da sandalye kelime anlamıyla erkek kucağı anlamına geldiği için kadınların sandalyeye oturmasını yasaklaması  yada erkek cinsel organına benzetilecek her sebzenin kadınlar tarafından satın alınmasının yasaklanmasına kadar varan fetvalar, İslami argümanlarla düzenlenmiş bir devlet aklının olduğunu göstermektedir. Öte yandan Samsun Müftüsünün bu açıklamasına IŞİD’in resmi sitesi Takvahaber.com’dan destek geldi.

  Tüm bunların yanında kullanımı “yasak” olan isimlere de değinen Müftü Hayrettin Öztürk  şunları söyledi;  “Resul, Nebi, Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil isimleri konulmamalı, hoş değil. Samet ismi, hiç kimseye muhtaç olmayan demektir. Bu sadece Allah’a mahsus bir durumdur, isim olarak kullanılamaz. Gülsüm gariban, zavallı kimsesiz anlamındadır. Julide Farsça’da dağınık, perişan demektir. Cennet bahçesi olarak bilinen İrem ise Allah’ın gazabına uğrayan sahte cennettir. Bade ismi içki demektir. Hannas ismi şeytanın ismi. Alara, Rosa, İleyda bunlar İslam isimleri değil gayrimüslim isimleridir ve çocuklara konulmamalıdır. Anlamı kötü olan, anlamsız şeyler de çocuklara isim olarak konulmamalıdır.”

Müftünün kendi isminin anlamına baktığımızda ise  Hayrettin’in “ölümsüzlüğe uğramış kimse anlamı karşımıza çıkıyor. Söylediklerine söre derhal bir mahkeme başvurusuyla ismini değiştirmesi gerekmektedir. Zira “Ölümsüzlük Allaha mahsustur (?)”.  

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu