DünyaGüncel

ÇEVİRİ | Hindistan Devleti, Maoistler ve Kabileler

Açıklama: Aşağıda yayımladığımız makale esas olarak Hindistan Komünist Partisi (Maoist) karşıtı ve Hindistan devleti yanlısıdır. Ajay Gudavarthy tarafından yazıldı ve 14 Nisan 2021’de https://www.newsclick.in adlı sitede yayınladı. Yazar, Delhi'deki Jawaharlal Nehru Üniversitesi Siyasi Çalışmalar Merkezi'nde doçenttir. Görüşler kişiseldir. Hindistan’da son süreçte yaşanan gelişmeler ve Hindistan devletinin Maoistlere yönelik yeni savaşı hakkında bilgilenilmesi için yayınlıyoruz.

Hindistan devletinin, Maoistlerin etkilediği bölgelerdeki çatışmayı çözme sanatını öğrenmesi gerekiyor. Bu, kabileleri kabul etmenin devlet politikasına yön verebileceği ve her tarafta şiddeti önleyebileceği anlamına gelir

Birlik İçişleri Bakanı Amit Shah’ın Bijapur’da 22 askerin hayatına mal olan son olaydan kısa bir süre sonra söylediği şey yeni bir şey değil: “Maoistlere karşı mücadeleyi yoğunlaştırmak!” Bu ancak daha fazla şiddet ve daha koordineli bir şekilde güç kullanımı anlamına gelebilir.

Bu aynı zamanda, Maoistlerin aktif olduğu eyaletler arasında daha iyi koordinasyon ve meseleleri eyaletlere bırakmadan merkez için daha proaktif bir rol anlamına gelebilir. Dahası, CRPF ve BSF’den Ordu ve Hava Kuvvetleri tarafından desteklenen Andhra Pradesh’teki “Greyhounds “ (Tazılar -ÇN) gibi özel bir görev gücüne geçmek anlamına da gelebilir. Son olarak, Maoist tehdidini tam teşekküllü bir iç savaş olarak ele almak ve geleneksel savaşa, hatta mevcut tarama operasyonlarının çok ötesine geçen hava bombardımanına giden yolu açmak anlamına gelebilir.

Devlet egemenliğini sorgulayan silahlı bir gruba karşı güç kullanmak Hindistan hükümetinin yasal yetkileri dahilindedir. Maoistlerin eğitimli mangaları ve gelişmiş silahları var. Ancak sorun, “ikincil” hasara neden olmadan onlarla nasıl savaşılacağıdır. Maocu milislerle silahlı çatışma, yerel sivil / kabile nüfusu için yüksek bir ikincil hasar olasılığını içerecektir.

Kabilelerin ezici bir çoğunluğunun aktif veya zımni olarak Maoistleri desteklemesi sorunu daha da karmaşık hale getiriyor. Maoistler şu ya da bu şekilde yerel aşiret nüfusunu “hedeflemeden” “ortadan kaldırılamaz”. Tarama işlemleri sırasında rutin olarak olan budur. Güvenlik güçleri, stratejik nedenlerle ya da aktif olarak aşırılıklar yaparak, yerel halkı da hedef alıyor. En kötü şöhretli isyan karşıtı operasyonlardan biri, önceki İçişleri Bakanı P Chidambaram başkanlığında gerçekleştirildi. “Operation Green Hunt” (Yeşil Av Operasyonu, -ÇN) adını aldı ve bunun bir parçası olarak devlet, özel bir milis olan Salwa Judum’u icat etti. Aşiretlere karşı ahlaksız şiddeti serbest bırakarak onları köylerinden kaçmaya ve hükümetin yönettiği kamplara sığınmaya zorladı.

Kanıtlar, ikincil zararı haklı çıkaran tüm bu stratejilerin Maoistlere desteği ve katılımı artırdığını gösteriyor. Pervasız şiddet kullanılması da Maoizme verilen desteği artırıyor. Bununla birlikte, başlangıçta kabileleri Maoistlere çeken şey, hükümetin ve şirket sektörünün maden rezervlerine erişmek istediği topraklarından tahliye tehdidi. Değerlendirme, kabile kuşaklarında binlerce, on nilyonlarca maden kaynaklarının tehlikede olduğu yönündedir.

Yine, önceki siyasi rejimler, “ulusal çıkar” adına madenciliği meşrulaştırmak için “Eminent Domain”’ (Seçilmiş Alanları, çn.) kullandılar. Devlet tarafından izlenen kalkınma modeli ve kabilelerin maden çıkarma işlemlerine izin verme veya reddetme konusunda söz sahibi olup olmayacağı hakkında sorular ortaya çıkarır. Orman görevlileri ve kabile dışı kişiler, kabile bölgelerindeki doğal kaynakları rutin olarak sömürüyorlar, bu da yalnızca tarama operasyonlarında yer alan güvenlik güçlerinin zorluklarına katkıda bulunuyor. Kabilelerin yerel desteği olmadan, Maoistlere karşı bu “savaşı” kazanamayacaklar.

Bazı iyi niyetli insan hakları grupları, Maoizmi münhasır bir yasa ve düzen meselesi değil, sosyo-ekonomik bir sorun olarak ele almayı önermektedir. Maoist grupların kabile desteğini baskı ve korku yoluyla değil siyasi olarak harekete geçirdiğinin kabul edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, bazı hak grupları ve aktivistler, şiddetin kısır döngüsünden bir çıkış yolu olarak “barış görüşmelerini” önermektedir. Ayrıca kabile bölgelerinde yönetişimi, kalkınma modelini ve diğer endişeleri ele almak için siyasi araçlar talep ediyorlar. Endişeli Vatandaşlar Komitesi (daha çok CCC olarak bilinir) 2004’te Andhra Pradesh hükümeti ile Maoistler arasında barış görüşmeleri yapmaya çalıştı, ancak somut bir şey yapamadılar.

Hindistan devleti, barış görüşmelerinin Maoistlerin güçsüzleştiklerinde yeniden toplanıp biraz dinlenmeleri için bir hile olduğunu her zaman hissetti. Ayrıca, sivil haklar aktivistlerinin barış görüşmelerini gündeme getirerek Maoistlere yardım ve yataklık ettiğine inanıyor. Bu nedenle, mevcut rejim, bu tür sesleri Kentsel Naxals olarak damgalayıp hedeflediği için hiçbir olanak bırakmadı. Hindistan devleti, insan haklarını destekleyen sesleri hedef alarak ve meşrulaştırarak, Maoistlerle ilişki kurmaya ve şiddet sarmalını azaltmaya hala yardımcı olabilecek şekilde kazanabilir mi?

Hindistan devleti politikasının Maoist sorunla ilgili yeni bir önerisi yok – sadece- yukarıda ifade edildiği gibi şiddeti ve beraberindeki sorunları daha da büyütmek dışında. Maoistlerin ve onların ayaklanma taktiklerinin şiddet sarmalını tırmandırdığını da belirtmek gerekir. Maoistler şimdi gelişmiş silahlar kullanıyorlar ve siyasi seferberliğe karşı olduğu gibi şiddete bağımlılıkları giderek artıyor. Bu gelişimlerini ve yaratıcılıklarını ciddi şekilde sınırladı. Kısmen, şiddete aşırı vurgu, gücün namludan geldiği yönündeki Maoist felsefeden kaynaklanmaktadır. Kısmen, devlet iktidarının Leninist merkeziyetinden kaynaklanır.

Devirmeyi kabul eden herhangi bir siyasi hareket –hangi amaçla olursa olsun – bunu iktidara giden meşru bir yol olarak görür. Daha geniş toplum tarafından asla ahlaki bir güç olarak görülemez. Devletin devrilmesi üzerindeki tekil vurgu, Maoistlerin yaratıcı potansiyelini engellemiştir. Toplumun çeşitli kesimlerinin desteğini yavaş yavaş kaybetmelerinin nedeni budur. Artık destekleri için en mülksüz olanlara güvenmek ve amaçlarını haklı çıkarmak zorundalar. Bu, Maoist siyasi tahayyülün içindeki bir başka kısır döngüdür.

Devam eden çiftçi hareketi, şiddet içermeyen araçların hala işe yaradığını gösterdi. Ayrıca, kitlesel seferberliklerin sürdürülmesinin, hareketlerin diğer bazı mikro mücadeleleri içselleştirmesini gerektirdiğini de gösterdiler – kast ve toplumsal cinsiyet önyargılarıyla itişip kakışmak da dahil-. Hindistan, sınıf mücadelesi üzerine fikirlerin mekanik bir tekrarına değil, yenilikçi yöntemlere ihtiyaç duyan karmaşık ve çeşitli bir toplumdur. Hindistan devleti düşünmeyi reddederken, Maoistler siyasi stratejilerini yeniden düşünmeyi reddediyorlar. Bu nedenle uzun süreli bir çıkmaz ve haksız can kaybı yaşanıyor. Ölenlerin ezici bir çoğunluğu, siyasi bölünmenin her iki tarafında da çıkmaz yolunda yer alan kabileler ve fakir topluluklardır.

Kaynak: https://www.newsclick.in/indian-stat-maoists-tribals

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu