Makaleler

“Çevre katliamına karşı ortak örgütlenme zorunludur”

İzmir: Manisa Karayolu üzerinde yapılmakta olan Sabuncubeli alt geçit inşaatında ortaya çıkan molozların radyasyon içerdiğinin açığa çıkmasının ardından köylüler ve çevre savunucuları bölgeye dikkatleri çekmeye çalışıyor. Bu konuda araştırma yapan bileşenlerden biri de Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi… Biz de Girişim’in sözcüsü ve aynı zamanda TMMOB Şehir Planlamacıları Odası İzmir eski şube başkanlarından olan Ahmet Tuncay Karaçorlu ile görüşerek, bölgede yaşananları sorduk.

ÖG: Sabuncubeli’de yaşanan çevre katliamını biraz anlatır mısınız?

Ahmet Tuncay Karaçorlu: Burada bir noktayı paylaşmak gerektiğini düşünüyorum. Bir tanesi; sermeyenin doğa ve emek karşısında; ne kadar akıl almaz boyutlarda tahribat yaratma girişiminin olduğu vurgulanmalı. Sermayenin bir alanı olan inşaat sermayesi; girişimlerini sürdürdüğü aşamada doğayı ve tarihsel çevreyi yok sayarken; uygulamalarını bir başka boyuta da taşıyarak; bu alandaki atıklarını doğal ve korunması gereken alanlarımıza boşaltmaktan ve oranın coğrafyasını değiştirmekten çekinmeyecek bir denetimsizlik içindedir. Bu tahribata dönük olarak Sabuncubeli Girişimi’nin önemli bir örnek olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

– Şu an Sabuncubeli’deki tünelde tam olarak ne oluyor, ne yapılmak isteniyor?

– Sabuncubeli’deki tünelde bir alt geçit çalışma yapılıyor. Bu alt geçit çalışmasının yapımı sırasında bir moloz ortaya çıkıyor, yani tünel kazımı sırasında yerin altından geçilen toprağın alınması ve bir yere aktarılması gerekiyor. Sabuncubeli’de molozun özelliği ve özelliğe uygun boşaltılacak alan araştırılmamış.

– Buna da çıkan molozun özelliği nedir?

– Bu moloz olgunlaşmamış kömür içeriğinde ve radyoaktif özellik barındırıyor. İkincisi, moloz olgunlaşmamış kömür özelliği ve radyasyon içeriği taşıyan bir moloz olmasa dahi, bilinen bir toprak türü olsaydı bile; o moloz yer altından yer üstüne çıktığı zaman; ağır metaller içerdiği ve havayla buluştuğu anda açığa çıkan gazların asit yağmurlarına dönüştüğü bilinen bir gerçek. Bundan dolayı da; toprak olarak da çıksa; mutlaka açık kimya tesisi özelliği gösteren bir yerde depolanmalı. Ancak Sabuncubeli’de yapılan, hemen inşaat alanının yüz metre ilerisinde ve koruma altında olan bir alana atılmasıdır.

– Peki atıldığı ormana ne gibi zararlar verebilir?

– Öncelikle moloz o bölgede Gediz’e ulaşan bir dere yatağını kaplamakta. Bu dere yatağı dolduğu için su kaynağının akışı ve yol alışı ortadan kalkmakta. Bu da bölgedeki doğal döngüye dair bir yok oluş anlamına geliyor. İkincisi; bu molozun dere yatağını kaplamasından dolayı; yağmurlar sonrası taşmalar ve taşmaya bağlı felaketler oluşacaktır. Bir diğer nokta da; moloz İzmir-Manisa karayolu üzerinde bulunmaktadır, doğallığında, herhangi bir zemin sarsıntısı veya yoğun bir yağış sırasında; moloz karayoluna kayarak tehlikeli gelişmelere yol açacaktır. Üçüncüsü, moloz üzerine yağacak olan yağmur suları ile yer altındaki sulara karışacak olan molozdaki ağır metaller ve radyasyon içeriği, suyun ulaşacağı noktalara kadar yayılabilecektir. Dördüncüsü; bu moloz burada onlarca yıl kalacağı için, rüzgarlarla bölgeye yayılacak ve bölgedeki bitki örtüsünün ve bölgede yaşayan hayvan türlerinin bu tozdan etkilenmesine yol açacaktır.

Bu yönüyle sadece var olan doğal yaşama değil, bölgedeki tarımsal faaliyete de ciddi bir darbe vurmuş olacak. Beşincisi; şu an yok edilen ve zeytin ağaçlarının, çam ağaçlarının bulunduğu geniş bir alanda, hayvan ve bitki türlerinin kaybına yol açmış ve yol açmaya devam etmektedir.

– Bu konu ile ilgili olarak iki hafta üst üste yaptığınız seminerler var. Bu seminerlerde bahsedildiği üzere, Sabuncubeli tünel inşaatı bölgesindeki iki köyün de sizinle birlikte hareket ettiğini biliyoruz. Köylülerin bu işe dahil olması ile ilgili bizleri bilgilendirir misiniz?

– Bu gelişme öncelikli olarak iki köyü etkilemekte. Bu köyler, Beşyol ve Çamköy. Bu iki köyün muhtarları girişimlerde bulunarak, çeşitli adımlar atmışlardır. Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi başta olmak üzere, ilgili yöre köy muhtarlıkları, Orman Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ve bu konuda duyarlı olan toplulukların girişimi ile; son bir aydır sürdürülen yazılı ve görsel basına yönelik etkinlikler, yasal girişimler, bu konuyu bölgemiz gündemine taşımış ve dava açma hazırlığı aşamasına taşımıştır süreci.

Buradaki talep; derhal işlemin durdurulması ve ilgililer hakkında da yasal işlemin başlatılması biçimindedir. Ancak bu mücadelenin sonuçlanana kadar sürdürülmesi amacıyla da; yeni bir adımın atılması gerektiği için, ayın 19’unda Beşyol köy meydanında bir uyarı etkinliği yapılacak ve yazılı-görsel basın, kitle örgütleri, duyarlı çevre örgütleri, diğer tahribat altındaki köy-kent girişimleri de katılacaktır.

Burada önemli olan sadece, bu Sabuncubeli Tüneli inşaatı sürecinde çıkan molozun yarattığı felaketin önlenmesi değil, böylesi felaketlerin HES, otoyol vb. yerlerde de gündemde olduğu vurgulanarak, ortak bir örgütlenmenin zorunlu olduğuna vurgu yaparak bu yönde adımlar atılmasıdır.

Çünkü; eğer bu konuda ortak bir örgütlenme olmazsa, sermaye şirketlerinin molozla yarattıkları yeni tahribat biçimi ülkemizde yaygın bir felaket olarak karşımıza çıkacaktır. Bu da, diğer doğa ve yaşam felaketlerinin önlenmesi anlamında, ayrı bir gündem olarak karşımıza çıkacaktır.

– Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi ne zaman kuruldu?

– Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi yaklaşık 6 yıldır varlığını sürdürmekte. Özellikle küresel sermayeye eklemlenmiş yerel sermaye yapılarının büyük tahribatlara yol açan girişimlerine karşı etkinliklerde bulunmak ve gerekli çabayı göstermek için hareket eden bir örgütlenme. Son süreçte doğa hareketlerinin, doğru bir eksende ve politik hattan uzak olarak sürdürülmesine yönelik de bir hat çizilmesinde rehber olmak gibi bir amacı var.

Hareketin iki özü vardır. Bir tanesi; sermayenin yaygın tahribatının bütün ülke sathındaki özelliğine karşı olarak, aynı özellikte bir mücadelenin oluşmasını sağlamak. Bir diğeri de; doğal ve kültürel yaşam alanlarına ilişkin sürdürülen mücadelelerde, bu alanın bir iktidar alanı olarak görülerek mücadelenin zayıflatılmasına, mücadelenin politik hattan uzaklaştırılarak farklı hatlara taşınmasına engel olmayı hedeflemek. Bu yönüyle de; girişimimizin bu iki özünün sonuç alıcı bir değer taşıdığını düşünüyoruz.

– Son olarak, gazetemiz aracılığıyla okurlarımıza ne söylemek istersiniz?

– Özellikle, Özgür Gelecek Gazetesinin politik mücadelesinde, emek ve sermaye çelişkisinde emeğin yanındaki mücadelesini; doğa ve sermaye çelişkisinin yarattığı doğanın yanındaki mücadelesinde daha kararlı ve daha geniş ölçekte bir mücadele hattı oluşturmak konusundaki böylesi girişimlerinin devamını ve bunun diğer politik örgütlere örnek olmasını diliyorum.

Son olarak belirtilmesi gereken bir diğer nokta da, molozu doğa alanına döken Koçoğlu şirketinin bir başka molozu, dünyanın en önemli tarihi yerleşimlerinden birisi olan Alinoi tarihi yerleşiminin üzerine boşaltan şirket olmasıdır. Bu şirket önce kültürel ve tarihsel bir yerleşim alanını molozla toprağa gömerken, şimdi de bitki örtüsünü ve onunla birlikte olan canlı türlerini gömmeye çalışmaktadır. Ama, burada bir başka paylaşımım da Özgür Gelecek Gazetesi aracılığı ile şu olacaktır: Bu yapılar, doğayı ve emeği yok sayan ve onlara ilişkin akıl almaz girişlimlerde bulunan bu çevrelerin artık bu işlemlerini durdurmaları konusunda güçlü adımlrın gündeme geldiğini bilmeleri ve buna göre, bu duruşlarından geri çekilmeleri konusunda bir uyarıyı da kendilerine yapıyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu