GüncelMakaleler

ANALİZ | TC DEVLETİNİN İDLİB SEFERİ

TC devleti İdlip düşerse sıranın başta Afrin olmak üzere işgal ettiği diğer bölgelere geleceğinin farkındadır. Bu nedenle askeri gücünü sahaya sürmekte ve saf tutmaktadır.

Suriye devleti İran ve Rusya’nın askeri desteğiyle ülkedeki cihatçı çeteleri birer birer temizledikten sonra İdlib’te biriken -daha doğrusu cihatçı çöplüğüne dönüşen- bölgeye yönelik operasyon başlatmıştı. Suriye ordusu ve destekçileri, İdlib’e yönelik operasyonlarını 2019’un son aylarından bu yana yoğunlaştırdı.

İdlib vilayetinin güneyindeki Serakib kasabasına doğru ilerleyen Suriye ordusunun operasyonunu durdurmak için bölgeye askeri güç yığan TSK askerlerini hedef alan topçu ateşinde 7’si asker, 1’ü sivil olmak üzere 8 kişi yaşamını yitirdi.

Bu olayın yaşanmasından sonra TSK havan atışı ve topçu ateşiyle yanıt vererek çatışmayı devam ettirmek ve böylece de buradaki derinleştirmek için adeta çaba sarf etti. TC, kendi topraklarını savunan Suriye’ye askeri güçlerini geri çekmesi çağrısında bulundu! Rusya’dan da duruma müdahale etmesi istendi. Bunun üzerine Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İdlib’in güneyi ile doğusunda 10-20 km silahsızlandırılmış hat kurulması kararını hatırlattı.

Lavrov, TC devletinin Soçi ve Astana anlaşmalarında alınan kararlar doğrultusunda temel yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirterek; ”Türklerle işbirliği yapan ve siyasi süreç kapsamında hükümetle siyasi diyaloğa hazır olan silahlı muhalefeti, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) adını alan El Nusra cephesi teröristlerinden ayıramadı. Bu iki örgüt de BM Genel Konseyinin terör örgütleri listesinde ve bu nedenle de İdlib’de yerleri yok” dedi. Ayrıca Lavrov, “Türkiye’nin ise İdlib’in gerilimi azaltma bölgesine asker gönderdiğine dair bilgiler aldıklarını, Rus ordusunun durumu takip ettiğini” söyleyerek Soçi Anlaşması’nda alınan kararların uygulanması için çalışmaya devam edeceklerini ve Türk devletinin de Soçi Anlaşması’nda alınan kararlara uyması gerektiği yönlü bir demeç vererek Türk tarafını uyardı.

Suriye ordusunun topçu ateşi sonucu 8 kişinin yaşamını yitirmesiyle bölgede tansiyonun yükselmesini fırsata çevirmek için harekete geçen ABD emperyalizminin Ortadoğu temsilcisi James Jeffrey ”Esad rejimi, İran ve Rusya bilmelidir ki, İdlib’deki saldırılar kesinlikle kabul edilemez” açıklamasında bulundu. Jeffrey açıklamasının devamında da “Erdoğan’ın yanındayız, kendisi bizim ortağımız ve NATO müttefikimiz, onun yanındayız. Kendisine Putin’e güvenemeyeceğini açıkça söylemiştik” ifadelerini kullandı.

ABD emperyalistleri böylece RTE’yi Suriye politikasında Rusya’dan kopararak yanlarına çekmek için bir mesaj vermiş oldu.

Yaşanan tüm bu gelişmelere ve TC devletinin önleme girişimlerine rağmen Suriye ordusu İdlib’te operasyonlarını Rusya’nın hava desteğiyle sürdürüyor.

Suriye’de yaşanan gerginliğin hemen ardından 4 Şubat’ta Ukrayna gezisine çıkan RTE, ziyaret öncesi hava limanında yaptığı açıklamada Rusya’yı Soçi ve Astana anlaşmalarına sadık olmamakla suçladı. Ukrayna ziyareti sırasında da protokoldeki askerleri ”Slava Ukraine” sloganı ile selamladı. Bu selamlama, Rusya’da büyük tepkiyle karşılandı.

Söz konusu selamlama II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Ukrayna’daki Nazi yandaşları tarafından atılan bir slogan olması nedeniyle Rusya’da büyük tepki görüyor. RTE aynı ziyaret sırasında Kırım konusunda da Rusya’nın haksız bir şekilde Kırım’ı işgal ettiğini ifade etti ve böylece de Putin’in ayağına basmış oldu.

Bunlar yetmiyormuş gibi Ukrayna ordusuna 200 milyon dolarlık bir silah yardımı sözü de verdi.

RTE’nin Ukrayna’da yaptığı bu açıklamaların hemen ardından Rus medyası harekete geçerek RTE ve Türkiye ile ilgili dosya açmaya ve haberler yapmaya başladı.

TASS “Suriye ordusunun esir aldığı çete üyelerini konuşturarak, TC ile EL Nusra arasındaki ilişkileri” açıklayan bir haber yayınladı. Federal Haber Ajansı da ”Türkiye’den Libya’ya terör güzergahının detaylarını açıklıyoruz” başlıklı bir haber servis etti. RIA Novosti ise ”Ankara’nın paralı askerleri olarak bilinen SADAT’ı Suriye ordusunun karşısına diktiğini” belirten haber yayınladı.

Ukrayna’da yaptığı açıklamalar ve ziyaret öncesi Rusya’yı Soçi Anlaşması’na sadık kalmamakla suçlayan RTE, Rusya’dan gelen tepki ve Rus medyasının ”Türkiye ile El Nusra ilişkileri” dosyasını açması sonrası geri adım atmaya başladı. Rusya’daki bu haberlerden sonra RTE, Ukrayna ziyareti dönüşü ”Rusya ile şu aşamada bir çatışmaya ya da ciddi çelişki içerisine girmemize gerek yok. Rusya ile çok ciddi stratejik girişimlerimiz var” yönlü açıklamalar yaparak çark etme politikasında ne denli usta olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

Suriye’ye Yönelik İlan Edilmemiş Savaş

5 Şubat’tan bu yana Suriye ordusu Rusya’nın sağladığı hava desteğiyle, dönem dönem karadan da verdiği destekle ve İran’ın da katkısıyla İdlib operasyonlarını sürdürüyor.

3 Şubat’ta hükümet güçlerinin TSK ile çatışma yaşanan bölgenin yakınında bulunan stratejik öneme sahip Serakib kasabasını kuşattığını ve cihatçıların buradan temizlendiğinin bilgisi haber ajanslarına düştü. Bu kasaba, Lazkiye ile Halep’i bağlayan M-4 karayolu ve Halep ile Şam’ı bağlayan M-5 karayolunun birleştiği bir kavşak noktasında bulunuyor.

Bundan dolayı da önemli. Diğer yandan İdlib’in Suriye ordusunun denetimine geçmesiyle birlikte Türk devletinin 7-8-9 nolu gözlem noktaları da Suriye askerlerinin denetimi altındaki bölgelerde kalarak işlevini yitirmiş oldu. Son olarak 10 Şubat’ta Tartanaz Hava Üssü’nde gözlem noktası kuran Türk ordusu bombalandı. Resmi açıklamaya göre 5 asker öldü, 5 asker yaralandı.

Suriye ordusunun İran ve özellikle de Rus hava kuvvetlerinin desteğiyle kuzeye, İdlib merkezine doğru ilerlemesi ve cihatçıların aileleriyle birlikte Türkiye’ye doğru kaçmaya başlaması üzerine RTE, AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada Adana Mutabakatı’nı hatırlatarak ”Suriye rejim güçleri şubat ayı sonuna kadar gözlem noktalarımızın gerisine çekilmezse Türkiye gereğini yapacaktır” efelenmesinde bulundu.

TC bu tavrıyla Suriye’de cihatçı çetelerin yanında saf tuttuğunu açıktan ilan etmiş durumdadır. TC rejimi, Suriye’nin toprak bütünlüğü ile ilgili bir yığın anlaşmaya imza koymasına rağmen esasta Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana değildir.

İdlib vilayetinin, Afrin’in cihatçıların işgalinde kalmasından yanadır. Suriye devleti ise kendi topraklarını cihatçıların işgalinden kurtarmak için savaşmaktadır.

TC’nin İdlib’te cihatçılara kol kanat germesi, bu çetelerin askeri kapasitesi yetmediğinde doğrudan saha da yer alarak onlara destek sunması, olası yeni göçmen akınını engellemek olarak propaganda edilse de gerçekte işgalci ve ilhakçı politikasından kaynaklıdır.

TC devleti İdlip düşerse sıranın başta Afrin olmak üzere işgal ettiği diğer bölgelere geleceğinin farkındadır. Bu nedenle askeri gücünü sahaya sürmekte ve saf tutmaktadır.

TC faşizminin Suriye iç savaşında daha önceden beslediği cihatçı çetelerin yerine doğrudan kendi askeri gücüyle yer alması ve kayıplar vermesi, süreci bir başka aşamaya sıçratmış durumdadır. Yaşanan durum, Suriye rejimine yönelik ilan edilmemiş savaşa işaret etmektedir.

TC faşizmi işgalci ve ilhakçı politikasıyla İdlip’te bir çıkmazın içine girmiş durumdadır. Bu politikasını sürdürdüğü müddetçe yeni askeri kayıplar vermesi gündemdedir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu