Emek

Esenyurt’ta 11 işçi katledildi! Unutma-Röportaj

İstanbul: 12 Mart günü İstanbul Esenyurt Güzelyurt Mahallesi 6. Cadde üzerindeki Marmara Park Alışveriş Merkezi inşaatında çıkan yangında 11 işçi yaşamını yitirdi. Esnek çalışma koşullarında, herhangi bir sosyal güvencesi olmadan çalıştırılan işçiler  “iş kazası” adı altında ölüme mahkûm edildi.

Kimisi Ordulu kimisi Bitlisli kimisi Sivaslıydı. Bazıları da Wan depreminden soğuktan, açlık ve sefaletten kurtulmak için İstanbul’a sığınmıştı. Hepsinin ortak kaderi güvencesiz, sigortasız çalışma koşullarına mahkûm edilmeleriydi.

Alman Şirketi Ece Türkiye’ye ait 220 milyon Euro’luk yatırımı Kayı İnşaat ve Kaldem Yapı İnşaat tarafından yürütülmekteydi. Alışveriş Merkezi için devasa paraları gözden çıkaran şirket, söz konusu işçi yaşamı olduğunda son derece ketumdu. İşçiler konteynır yerine adi bezden yapılmış çadırlarda kalıyordu. 11 işçinin yaşamını yitirmesinin ardından inşaat sahasına getirildi konteynırlar ama elbette medya görsün diye.

Kuşkusuz iş kazası adı altındaki cinayetin tek nedeni çadır değildi. Taşeronlaştırmanın, güvencesiz ve esnek çalışmanın yalnızca küçük bir izdüşümüydü çadır. En tehlikeli sektörlerden birinde çalışan işçilerin hiçbirinin sigortası yoktu. Yani işçiler adeta Piramit inşaatında çalışan birer köle gibi devasa AVM’leri kanları ve çoğu zaman da canlarıyla inşa ediyor. Cinayetin gerçekleşmesinin hemen akabinde gelişecek tepkileri önceden fark eden patronlar, hemen ölen işçilerden ikisini sigortalı yaptı. Ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ise işçilerin sigortalı olduğunu açıkladı. Olay yerine giden bakanın çadırlarla ilgili şaşırmış ve de kızmış beyanatları duyarlılığından çok aymazlığının bir sonucu olmalıydı. Çünkü çıkardıkları yasalarla daha büyük iş cinayetlerinin önünü açtıklarını bakan, pekâlâ biliyordu.

Yalnızca son birkaç yıl içinde basına yansıyan İstanbul Davutpaşa, Ankara-Ostim, Afşin-Elbistan, Adana-Kozan ve Zonguldak’taki iş kazalarının ortaya çıkardığı tablo, söz konusu cinayetlerin artık bir devlet politikası haline geldiğini gösteriyor. Devlet bunu bile bile Torba Yasada yaptığı düzenlemelerle sermayenin dizginsiz sömürüsünün önünü iyice açtı. Bunun en belirgin olduğu alanlardan biri inşaat sektörü.  Bugün SGK kayıtlarına göre Türkiye’de yaşanan iş kazalarının yüzde 34’ü inşaat sektöründe yaşanıyor.  İşçi ölümleri SGK kapsamındaki işçileri kapsadığı için gerçek sayı ise bilinmiyor.

İşin sürekli ve aynı yerde olmamasının da etkisiyle en ucuz ve güvencesiz, taşeronlaştırmanın en yaygın olduğu alanlardan biri olan inşaat sektöründe işçiler, deyim yerindeyse “kelle koltukta” yaşama tutunmaya çalışıyor. Yaşanan açık katliama rağmen ne yüklenici firma ne de taşeronların tek bir açıklama bile yapmaması bu sektörde çarkın nasıl işlediğinin de açık bir fotoğrafı niteliğinde.

Alt taşeron Kaldem İnşaatın sahibi Abdullah Altun’un tutuklanması ise gelişen tepkilerin bir sonucudur. Katliamın gerçek sorumlularına ve bu cinayete neden olan taşeron sistemine ise zinhar dokunulmamıştır. Cinayet bir kez daha şatafatlı saraylarının, işçilerin kanıyla sulandığını gösterdi. İşçiler çadırlarda yanarak can verirken, egemenler milyon dolarlık AVM’lerde ne kadar büyüdüğümüz üzerine nutuklar atacaktır. Ama kimsenin şüphesi olmasın ki bu saraylar da, saltanatınız da, kahrolası zulüm de bir gün son bulacaktır!

“Şirket Bize Sahip Çıkmıyor!”

Yangının ardından AVM patronlarının işçiler üzerinde kurduğu baskı sonucunda inşaatta çalışma durmuş ve işçilerin birçoğu memleketlerine gönderilmiş durumda. Ayrıca işçilerin bulunduğu çadırların yanına olaya tepki gösterenler ve muhalif basın da alınmıyor. Hayattayken işçilerin güvenliği ile ilgilenmeyen patronlar öldükten sonra işçilerin “güvenliğini” almaya başlamış. Bu yüzden çadırların ve inşaatın olduğu yere fazla yaklaşamadık. Sendikaların yaptığı basın açıklamasına dört işçi gelmişti ancak ikisi konuşmak istemedi.

Özgür Gelecek olarak inşaatta çalışan ve arkadaşlarını kaybeden işçilerle kısa söyleşi gerçekleştirdik.

– Merhaba, bizlere çalışma koşullarınızdan bahseder misiniz?

Ahmet Kaya: Ben Wan’dan geldim buraya çalışmaya. Çalışma koşulları iyi değil. Örneğin zeminin düz olması gerekiyor ama zemin iyi olmadığı halde normal çalışma yapılıyor. Sabah 8.00 akşam 18.00 arasında çalışıyoruz. Ben Kurban bayramından önce geldim. Yangın çıktığında mesaideydim,  geldim her tarafta duman, polis etrafı tutmuş.

Yangının tam nasıl çıktığını bilmiyorum ama yanan arkadaşlardan 8 çocuğu olan Seyhan’la aynı çadırda beraber kalıyorduk, yakın arkadaştık. Ben güvenlik önleminin alınmamasına bağlıyorum. Eğer güvenlik sağlansaydı bunlar yaşanmazdı. Normalde konteynırlarda kalmamız gerekiyor ama mecburiyetten çadırda kaldık.

– Siz bize bir şeyler söylemek ister misiniz?

Süreyya Devriklioğlu: Ben geleli bir ay oldu zaten. Bu çadır sistemi yasakmış Türkiye’de.  Kaza elektrik sisteminden kaynaklandı, bu şirketin ihmalidir. Tamamen rezillik. Az önce geldiler patronlar, biz yanlarına gidecektik kaçtılar. Bize hiçbir bilgi vermiyorlar, paramız var içerde, mağduruz. 3 aydır çalışıyoruz paramızı alamadık, koşullarımız çok kötü. Şimdi çalışma durdu, kalacak yerimiz bile yok. Şirket bize sahip çıkmıyor, “kendi kafanıza göre iş yapmayın” diyor. Hiçbir şey de yapamadık

Eğitim-Sen 1 No’lu Şube Aynur Barkın: Bizler bugün yanarak ölen 11 işçi için buradayız. Bu büyük bir acı. Hepimiz için kamudaki taşeronlaşma,  her alanda devam ediyor. Ve devlet her alanda güvencesiz çalışma sistemini dayatıyor. Yanan işçiler güvencesiz, sigortasız ve taşeron şirketlerde çalıştırılan işçiler. Hiçbir güvenceleri olmayan işçiler tam bir kölelik içinde çalıştırılıyorlar. Aldıklar ücretler, yoksul ailelerin geçimini hiçbir şekilde sağlamıyor. Bugün buna karşı durmak için buradayız. Bu durum ortak mücadelenin gerekliliğini bize gösteriyor.

Hava-İş Sendikası’ndan Adnan Ali: Bugün 12 Mart’ ta yaşanan katliam için buradayız. Kısaca şunu söylemek istiyorum, taşeron sistemi emekçilere büyük bir zülüm getirmektedir. Sonuçta burada yaşanan ölümler taşeronlaşmanın sonucu, lanetliyorum ve kınıyorum. Bu mücadeleyi yükseltmemiz gerektiğini gösteriyor.

Deri-İş Sendikası Tuzla Şube Başkanı Binali Tay: Bizler Esenyurt-Haramidere’de yaşanan bu iş cinayetleriyle ilgili üyelerimizle, dostlarımızla geldik. Ülkemize son zamanlarda baktığımız zaman “iş kaza”ları ve hukuksuzluğun arttığını görüyoruz. Bugün burada yaşanan vahşet bir iş cinayetidir.  Gerek özelleştirmenin gerek İstihdam Bürolarının getirdiği bir durumdur. Bizler buna sessiz kalmayacağız.

Yol-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Erdem Arcan: Bu cinayetler ilk değildir ve son da olmayacaktır. Dün OSTİM’de, Adana Ceyhan Gürpınar’da ülkenin her yerinde esnek, kuralsız çalışmadan kaynaklı bu ölümler devam edecektir.  Örgütlü ve sendikalı iş yerlerinde iş sağlığı olduğu için ölümler daha az yaşanıyor. Fakat örgütlü olmayan iş yerlerinde işçilerin iş cinayetlerine kurban gittiğini görüyoruz.  Özellikle İstanbul’da inşaat kolunda işçi ölümleri cinayete dönüştü. Bunun sorumlusu alt işverenler, taşeronlar kadar Çalışma Bakanlığıdır. Aslında sorumlular cezalandırılacaksa önce Çalışma Bakanlığı’ndan başlanmalıdır. Çünkü yasaları çıkaranlar yasaları bile uygulamıyor. En son torba yasa çıktı 50 kişinin altındaki iş yerleri denetlenmiyor. Denetlenmediği için de iş kazaları cinayetlere dönüşüyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu