Şifremizi güvenlik açısından yeterli bulmayınca mesaj üstüne mesaj göndererek bizi ne kadar da düşündüğünü gösteren, paylaşımlarımızı kimlerin görebileceğine kadar kararın bize ait olduğunu yanda çıkan baloncuklarıyla her fırsatta ifade edip kendimizi odamızdaymışçasına rahat hissetmemize vesile olan feysbuk bugün beni uyardı! ‘Güvenlik’ gerekçesiyle. Şöyle ki;
‘Yüklediğiniz fotoğraflardan bir veya daha fazlası Facebook’un Hak ve Sorumluluklar Bildirimi’ni ihlal etmektedir. Şu tür fotoğraflar yüklemek ilkelerimize aykırıdır:
§ İnsanları ırklarından, etnik kökenlerinden, milli kökenlerinden, dinlerinden, cinsiyetlerinden, cinsel kimliklerinden, cinsel tercihlerinden, sakatlıklarından veya hastalıklarından dolayı hedef alan
§ Başkalarına zarar vermeye yönelik inandırıcı tehdit, şiddet örgütlerine destek veya sansürlenmemiş şiddet içeren’
Feysbuku bu kadar telaşeye sürükleyen yaklaşım hiç de yabancısı olduğumuz türden değil. Dersim kırsalında çatışmada yaralanıp akabinde Fehmi Altunbilek komutasındaki askerler tarafından yakalanan, Diyarbakır Cezaevine götürülüp burada 90 gün boyunca işkence edildikten sonra kurşuna dizilerek katledilen İbrahim Kaypakkaya’nın hatırlanmasına dair geliştirilen saldırgan algı feysbuk alemini de sarmış. Sanal güvenlik güçleri iş başında!
Öyle ya İbrahim’in ismini zikredenlerin, hakkında yazılmış türküleri okuyanların, fotoğrafını taşıyanların maruz bırakıldıkları durum yüzlerce yıl hapis cezaları, uzun tutukluluk günleri, fişlenme, baskı ve şiddet sarmalında seyri sefer eyliyor.
Mahkemeye çıkarılıp hakkında hüküm kurmak Diyarbakır Cezaevinde işkence yapmak, tırnak sökmek, Filistin askısına germek, elektrik vermek ile meşgul olanların aklına gelememiş olacak ki, Kaypakkaya’nın öldürülmesi bir yargısız infaz örneği olarak Diyarbakır Zindanlarının tanıklığında vuku bulmuştur. Bu korkaklığın cilası niyetine, bugün onu ananları ‘suçu ve suçluyu övdükleri’ gerekçesiyle yargılayanlar kendi hukuk düzenleri zeminin de dahi Kaypakkaya’nın suçluluğunu izah yetisinden mahrum ve bu halin sonucu olarak en az o günlerdeki kadar acizdirler! Hangi suç, kim suçlu?
İbrahim’in sistematik görüşlerinden, kendi deyimleriyle ‘İhtilalci Komünizm’in Türkiye’ye uyarlanmış halinden’ bu denli çekiniyor olmaları yıllardır sergilenen iğrenç bir temaşa niteliğine haizdir. Bu korku belasına denemedikleri yol yöntem, çiğnemedikleri değer, al aşağı etmedikleri hukuk düzeni, adalet, hakkaniyet vd kalmamıştır.
Her mevzuya hakim Emniyet Müdürleri, valiler bu devlete yetersiz gelmiş olacak ki şimdi de sanal alem üzerinden hukuksuzluk dayatılıyor. Facebook kul yapımı aklıyla Kaypakkaya’ya dair hüküm kuruyor, Kaypakkaya ile ilgili yaptığın paylaşımı güvenlik gerekçesiyle engelliyor, bir daha yapmayacağına dair senden söz alana kadar kendini dayatıyor. Taksim meydanı gibi, duvarını sana kapatıyor, elindeki sirke şişesini Molotof sanıyor, onu bırak öyle gel diyor! Allahım aklımıza mukayet ol, Big Brother misali her yerden kulağımıza ‘Marjinalsiniz’ diyen bir ses geliyor!
‘İnsanları şu şu sebeplerden ötürü hedef almak’, ‘inandırıcı tehditte bulunmak’, ‘şiddet örgütlerine destek’ ya da ‘sansürlenmemiş şiddet’, üzerinde ‘18 Mayıs’ı Unutma’ yazan İbrahim Kaypakkaya fotoğrafından feysbukun çıkardığı suç nüveleri, güvenlik tehditleri! Neresinden tutsak elimizde kalır! Komik olmaktan öte sahip olduğu anlam mide bulandırmak, dimağ tırmalamak! Adı şiddet ile raks eden tarihsel özünü insanları şu ve ya bu sebeplerden ötürü hedef almak üzerine kuran, sansürlenmemiş şiddetin bir numaralı uygulayıcısı ve doğal halin sonucu olarak bir şiddet örgütü olan bu devletin güvenlik anlayışı yine mi İbrahim’i marjinal saydı!
Şaşırdık desek yalan olur. Oyunda iki taraf var. Biri suçlu olacak ki diğeri aklansın! Ancak nafiledir tüm çabanız onu da bilin. Biz Kaypakkaya’yı sahiplenmeye, anmaya, fotoğraflarını paylaşmaya, insanlara onu hatırlatmaya devam edeceğiz. Katledilişinin 40. Yılı yaklaşırken sesimizi daha da gürleştireceğiz!
