GüncelManşet

(Video) Güneşi Tutuşturan Yoldaşa…

 

Yine buradayız işte, bedenini toprakta tutsak ettikleri yerde, ölümsüzlüğünü yüzlerine tükürürcesine karşısındayız düşmanın… Ellerimizde flamalarda o çok korktukları sen…

 

Kızıl nehirler olup akıyoruz, mezar yerine… coşkulu sloganlar, kavga yeminleri… Adın dilimizde türküleşiyor…

 

Doğduğun köyden başlıyor yürüyüşümüz. Adım adım sana yaklaşıyor yüzlerce ardılın. Düşman 40 yıl önce aramızdan seni aldığında, sadece bir Kaypakkaya vardı. Şimdi her birimizin elinde resimlerin, sloganlarımızda isimin… Çizdiğin güzergâhtan yürüyenler, yüzler, binler olarak karşında yine.

 

Tabi düşman da burada; kimselerin yaşamadığı bir dağ başında; “İhtilalci komünizmin en tehlikeli” temsilcisinin cansız bedenini bekliyorlar 40 yıldır.

 

Bu nedenle ki, davalar açıyor mezarına her ziyaret edene, hatta ailene, annene…

 

Bu nedenle ki, barikat örerek mezar ziyaretinde sorun yaratmak istiyor. Ancak 40. yılında barikatları yıkarak giriyor yoldaşların mezarlığa ki senin ardıllarının da böyle yapması gerekirdi zaten.

 

Her haklı davanın kayıpları bağrında zafer tohumları taşır” diye bir söz var. Sen haklı davamızın tohumu oldun, filiz filiz boy veren dalların olarak yanındayız işte. Yoldaşların, dostların…

 

Yüzümüzde Kaypakkaya’nın direnci, yoldaşın olmanın haklı gururu.

 

Aramızda olmadığın 40 yıl boyunca çok şey yaptı ardılların, darbeler, yenilgiler gördü. En zorlu süreçlerde yılmamanın, teslim olmamanın adı oldu yine de Partizanlar. Ve tabi senden öğrendiler, en zorlu şartlarda dahi zaferi kazanabilmeyi…

 

Yeminler içiyoruz mezar başında; güneşi tutuşturan yoldaş. Barikatlarda molotof, dağlarda düşmana yağan kurşunlar olmak için, yeminler içiyoruz. Yaşamın her alanını kavga mevzilerine dönüştürmek için…

 

Anma programı bittiğinde, tekrar sloganlarla yürüyüşe geçiyoruz. Barikat ören düşmanın gözlerinden okunuyor kini.

 

Tekrar otobüslerimize bindiğimizde, ardımızda kavgayı büyütmek için içilmiş yeminleri ve düşmanın gözüne korkuyu mühürleyip bırakıyoruz.

*Bir ÖG okuru

 

 

Taksim 18 Mayıs’ı; cop, gaz, panzer karşısında direniş ve kararlılık.

Kaypakkaya yoldaşı 90 gün ağır işkencelerden geçiren, kurşuna dizen ve “ihtilalci komünizmin en tehlikelisi” diyerek korkularını ifade edenlerin, korkusundan bir şey eksilmediğini gösteriyor bize her geçen gün.

Mezarı başına karakol dikiliyor, Kaypakkaya yoldaşın adını ağzına almak dahi ‘suç’ sayılıyor, devrimci-demokratlara, sanatçı-aydınlara hapis cezaları yağdırılıyor… Ama nafile, kökleri halkta olan korku gün be gün büyüyüp gelişmekte…

“And olsun ki adını, şan olsun ki andını yaşatacağız” şiarıyla yürüttüğümüz kampanyanın simgeleştiği yerlerden biriydi Taksim 18 Mayıs’ı. Düşmanın Kaypakkaya korkusunun, ardıllarının kararlılıklarının en somut görüntüsüydü.

“Önderimiz İbrahim, İbrahim Kaypakkaya” sloganlarıyla saat 19.30’da Taksim Tünel’de toplanıyor yüzlerce kişi Kaypakkaya yoldaşı anmak için. Daha yürüyüş başlamadan; önce panzerleriyle, sonra gaz, cop, plastik mermili polisiyle saldırıyor düşman. Bir çok kişi atılan gaz fişeklerinden yaralanıyor. Ama bırakılmıyor ellerdeki, “İbrahim Kaypakkaya’yı savunmak onurdur” yazılı dövizler…

Barikat yıkan öfke

Taksim 18 Mayıs’ının coşkusuyla, marşlarla 18 Mayıs akşamı mezar anması için yola çıkılıyor. Sabah uzun süredir görüşmeyen yoldaşlar kucaklaşıyor ve Karakaya köyünden başlıyor yürüyüş. Mezarı başında yapılmak istenen anmayada engelleme girişimlerinde bulunuluyor. Mezarlık girişine barikat kuran jandarma üst araması ve GBT işlemi yapacaklarını aksi durumda geçişlere izin vermeyeceklerini söylüyor. Fazla sürmüyor ama, öfke yıkıp geçiyor barikatı. Çaresizlikle bakakalıyorlar az öncesinde esip-gürleyenler.

Ölümsüzlüğünün 40. Yılında andık önder yoldaşı; direne direne, kararlılıkla, barikatları aşarak Partizanca!

*Bir ÖG okuru

{youtube}http://www.youtube.com/watch?v=784XrKRv4SM{/youtube}

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu