GüncelMakaleler

GÜNCEL – Hapishaneler ve tecrit

"Açlık grevleriyle ve fiili direnişle faşizme karşı direnmeye devam ediyorlar. Ancak bu yetmiyor. Dışarıdan gerekli destek olmadığı sürece hapishanelerdeki durumun değişmesi oldukça zordur"

21 yıldır İmralı Adası’nda bir hücrede tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki izolasyonun kaldırılması, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesi için 27 Kasım 2020 tarihinde başlayan süresiz dönüşümlü açlık grevleri, 107 hapishaneye yayılmış bulunuyor.

Yüzlerce tutsağın katılımıyla giderek büyüyen açlık grevi, kritik bir aşamaya gelmiş durumda. 60’lı günlere yaklaşan açlık grevindeki onlarca direnişçi hayatlarını kaybetme tehlikesiyle yüz yüze.

Direniş Giderek Büyüyor!

27 Kasım 2020 tarihinde bir grup tutsağın başlattığı açlık grevi, kısa sürede büyüyerek yüzlerce tutsağın katılımıyla 107 hapishaneye yayıldı. Açlık grevi, süresiz dönüşümlü bir katılımla yüzlerce tutsağın katıldığı kitlesel bir greve dönüşmüş bulunuyor. 16 Ocak tarihinde 11. grubun katılımıyla büyüyen direniş, ülke dışında da yankısını bulan bir desteğe dönüştü. Mexmûr Kampı’nda ve Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda aynı taleple açlık grevleri yapılıyor. Destek eylemleri Avrupa’nın değişik ülkelerinde yapılan yürüyüş ve etkinliklerle devam ediyor. 11 Ocak 2021 tarihinde Berlin’de Alman Parlamentosu önünde başlayan ve Partizan’ın da destek verdiği bir haftalık oturma eylemi, farklı biçimler alarak devam ediyor.

Açlık Grevleri ve Ölüm Orucu Eylemleri İlk Değil

1999 yılında Kenya’da esir alınıp Türkiye’ye gerilen Abdullah Öcalan üzerinde izolasyon hiçbir zaman bitmedi. Öcalan şahsında tecritin kaldırılması için Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven, tutuklu bulunduğu Diyarbakır Hapishanesi’nde 7 Kasım 2018 tarihinde süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Leyla Güven açlık grevine başladığında tek talebinin Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması olduğunu ve sonuç alana kadar da eylemini sürdüreceğini açıkladı.

Açlık grevinin 79. gününde çıkartıldığı mahkemece serbest bırakıldı. Devlet, Leyla Güven’i tahliye ederek eylemin de son bulacağını hesapladı. Leyla Güven tahliye olduktan sonra eylemine dışarıda devam edeceğini açıkladı.

200 gün süren açlık grevinde devlet geri adım atarak 2 Mayıs 2019 tarihinde Abdullah Öcalan’ın ailesiyle görüşme yapmasını sağladı. Leyla Güven ve diğer açlık grevindeki tüm milletvekilleri ve diğer tutsaklar açlık grevi eylemine son verdiler.

AKP iktidarı verdiği sözü yine tutmadı ve Ağustos 2019 tarihinden bu yana Abdullah Öcalan’a yeniden izolasyon uygulayarak ne ailesi ne de avukatları görüşme yaptırılmıyor. AKP iktidarının Abdullah Öcalan’a uyguladığı izolasyon, devletin Kürtler üzerindeki baskı ve katliamlardan ayrı ve bağımsız değildir. AKP iktidarının her gün körüklediği ırkçılık toplumda bir Kürt düşmanlığına dönüşmüş bulunuyor.

AKP yanına aldığı MHP, Vatan Partisi ve BBP üzerinden genişlettiği “Cumhur İttifakı” ile Kürtlerin etrafını sarmış ve yok etmek istiyor. Demokratik kurumlara dahi tahammülü kalmayan bu şer güçleri şimdi de HDP’yi kapatmak için uğraşıyorlar.

Hapishanelerde yaklaşık 20 bin politik tutsak bulunmaktadır. Bunlardan 1500 tutsak ağır hasta ve çoğu da tek başına yaşayamaz raporu olduğu halde iktidar esir tutulmaya devam ederek, ölümleri bekleniyor. Sadece 2020 yılında 49 hasta tutsak hayatını kaybetti.

Abdullah Öcalan şahsında gündeme gelen tecrit ve kötü muamele tüm hapishanelerde bir devlet politikası olarak uygulanıyor. Çıplak arama, hücre içinde hücre cezası, kitap ve dergi yasağı. Aile ve avukat görüş yasağı, sürgün ve işkence günlük rutin uygulamalar olarak devam ediyor.

Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması için devam eden açlık grevlerini izlemek için İnsan Halkları Derneği (İHD), Türk Tabipler Birliği (TTB), Özgür Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), “Açlık Grevlerini İzleme Koordinasyonu” kurdu

İHD Eş Başkanı Türkdoğan, “cezaevlerinde devam eden işkence, kötü muamele ve hasta tutsakların tedavi edilmemesine dair yaşanan hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için Adalet, İçişleri ile Sağlık Bakanlığı, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumları ve ilgili tüm kurum ve kuruluşları görevlerini yapmaları” çağrısında bulundu.

Hapishaneler Mücadelesi En Temel Görevlerimizdendir!

Hapishaneler sınıf mücadelesin en keskin yürüdüğü alanlardan birdir. Türkiye’de hapishaneler hiçbir zaman boş kalmamıştır. Sınıf mücadelesinin ve ulusal mücadelelerin sürdüğü tüm ülkelerde hapishaneler baskıcı ve faşist iktidarların can simidi olmuştur. Esir alınan yüzlerce, binlerce direnişçi hapishanelerde esir tutularak mücadele geriletilmek istenmiştir.

Ülkemizde de hapishaneler faşizmin can simidi olmuştur. Kemalist cumhuriyetin kuruluşundan bu yanana hapishaneler hep politik tutsaklarla dolup taşmıştır.

12 Eylül öncesi yükselen kitle hareketleri ve büyük bir güce erişen devrimci hareketin bastırılması ve yok edilmesi için cuntacılar hapishaneleri bir can simidi gibi kullandılar. Binlerce devrimci ve yurtsever hapishanelere kondu.

Mamak, Metris ve Amed hapishaneleri birer işkence merkezine dönüştürülerek devrimciler ve yurtsever tutsaklar teslim alınmaya çalışıldı. Gösterilen direniş, açlık grevleri ve ölüm oruçlarında, işkencelerde onlarca tutsak hayatları pahasına destansı bir direniş göstererek cuntacıları hapishanelerde yenilgiye uğrattı.

18 yıllık AKP iktidarı döneminde de hapishaneler cuntacıları aratmadı. Aynı ve benzer uygulamalar tüm hızıyla devam ediyor.

Hapishanelerdeki hak gasplarının, tecrit ve keyfi uygulamaların kaldırılması sadece hapishanelerdeki tutsaklara bırakılamaz. Tutsaklar kendi koşulları içinde direnişlerini devam ettiriyorlar.

Açlık grevleriyle ve fiili direnişle faşizme karşı direnmeye devam ediyorlar. Ancak bu yetmiyor. Dışarıdan gerekli destek olmadığı sürece hapishanelerdeki durumun değişmesi oldukça zordur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu