GüncelKadınMakaleler

KADINLARIN BİRLİĞİ | İfşa, çok iyi bir şeydir, hiç de “çok kötü” değildir!

...“ifşa” silahımız, bir anda “linç” olarak adlandırılmaya ve erk-ek egemenliğinin çığlıkları ile kulaklarımız tırmalanmaya başladı.

“Uykularınızı kaçıracağız” dedi yakın zamanda kadınlar ve LGBTİ+’lar. Ve başladılar cinsel şiddet ve tahakkümle baskı altına alınmaya çalışılan yaşamlarından kesitleri, deneyimleri paylaşmaya…

Tabii kadınların bu girişimine erk-ek ittifakından doğan saldırılar da gecikmedi. Kadınların anlatımlarına inanmayanlardan cinnet geçirdiklerini söyleyenlere, “tamam siz de haklısınız ama…” cümlesi ile “abartılı” yaklaşıldığını dillendirenlerden Hasan Ali Toptaş başta olmak üzere kimi yazarlara dönük yayınevlerinden doğru yaptırımlarla somutlaşan kimi bedelleri “linç” olarak tarifleyenlere dek geniş bir yelpazede erkek egemen söylemler havada uçuştu.

Böylesi bir kaos içerisinde kimi meselelerin toz-dumana boğulmasına engel olmak adına net olmamız gereken noktalar vardır. Bunların başında “ifşa” ve “kadın beyanı esastır” ilkeleri gelmektedir. Kadına yönelik suçlarda “kadın beyanı esastır, aksini ispatlamak erkeğin yükümlülüğündedir” ilkesi uzun yıllardır, “ya kadın yalan söylüyorsa…”, “ya iftiraysa…” vb. ile yok sayılmaya çalışsa da kadın mücadelesinin ısrarı ve çabası sonucunda birçok alanda ilkesel olarak kabul edildi.

Ancak bizler biliyoruz ki, kazanımlarımız ilk fırsatta ters yüz edilmekle kalınmayıp ya altı boşaltılacak pratiklerle kullanılamaz hale getirilecek ya da tamamen ortadan kaldırılması için girişimlerle karşı karşıya kalacaktır.

Ki “kadın beyanı esastır” ilkesi de yıllardır saldırıya en sık maruz kalan kazanım olsa da, kadınlar uyanık bir şekilde bu kazanıma sıkı sıkı sarılmış durumdadır.

İfşa ise yine bu ilkemizden hareketle savunduğumuz bir mücadele aracıdır. Twitter’da Hasan Ali Toptaş’ın ifşa edilmesiyle başlayan, geniş ve ciddi bir bilincin de açığa çıktığı dayanışma ağına dönüşen süreç, birbirinden güç bulan kadınların yıllardır konuşamadıkları, susturuldukları cinsel saldırı ve mobbing deneyimlerini açığa çıkardı.

Bu deneyimlerin açığa çıkması ve ciddi bir protesto eylemine dönüşmesi sonrası maddi yaptırımların (yayınevlerinin ve kimi internet sitelerinin adı geçen kişilerle iletişimi kesmesi, ödüllerin geri alınması, film tasarılarının iptali vb.) gerçekleşmeye başlaması ile “ifşa” silahımız, bir anda “linç” olarak adlandırılmaya ve erk-ek egemenliğinin çığlıkları ile kulaklarımız tırmalanmaya başladı.

Tam bu noktada ilk elden söylenmesi gereken şey şudur; ifşa sonrası açığa çıkan yaptırımlar “linç kültürü” değil, bedeldir.

Peki ifşa’ya neden ihtiyaç duyulur? Erkekler genelde cinsel saldırıya girişecekleri vakit, bunu uluorta yapmaz, geride kanıt bırakmayacağı, kapalı kapılar ardında kalan bir hat izlemeyi uygun bulur (binlerce yıllık egemen cinsiyet olma deneyimlerini düşünelim).

İşte bu noktada kadınların, LGBTİ+’ların, çocukların imdadına “kadın beyanı esastır” ilkesi yetişir.

Ancak bu ilkenin hayata geçmediği burjuva erkek hukuk ya da bir bütün toplumsal alanlarda erkeklerin bu saldırıları cezasız kalır, kanıtlanamaz ya da cinsel saldırıya uğrayanı mahkum eder.

Bu konu sayısız yargı pratiği ile ortadadır. Dolayısıyla saldırıya maruz kalanlar açısından böylesi bir sürecin altından kalkmak, zaten halihazırda cinsel saldırının yükünü taşırken bir de erk-ek işbirliği karşısında sürekli kendini kanıtlamak zorunda kalmak kolay değildir. Zaten kadınlar çoğunlukla dar alanlarında bu deneyimi birbirleriyle paylaşmaktadırlar.

Ancak ifşa ile söylenmek istenen şudur: “Yeter! Susmuyoruz, boyun eğmiyoruz! Kadın karşısında erkeğin korumalığını üstlenen burjuva mahkemelerin ve erkek egemen zeminden beslenen toplumun yapamadığını yapıyor ve cinsel saldırganları, üzerimizde çeşitli biçimlerde tahakküm kurmaya çalışanları açık ediyoruz.”

Kadınların bunu yapabilmesinin önünü açan ise kadın özgürlük ve kurtuluş mücadelesinin geldiği noktadır; kadın dayanışmasının gücüdür.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu