GüncelMakaleler

PUSULA | “Emperyalist İşgallere Karşı Yükselt Direniş Bayrağını”

"Propaganda-ajitasyon faaliyetlerimizi somut talepler üzerine oturtmalıyız. Faşizm ekonomik krizin ağır faturasını işçi ve emekçilere yüklemektedir"

Tarihi tecrübelerimizle biliyoruz ki, dünyada yaşanan ekonomik ve siyasi krizler ne kadar büyük ve yıkıcı olursa olsun kapitalist emperyalist sistem kendiliğinden yok olmaz. Sadece, bu sömürücü ve yıkıcı sisteme karşı mücadele etmek için nesnel koşullar olgunlaşır. Diğer bir anlatımla insanlığın geleceğini krizler değil, krizlerin açığa çıkardığı imkanları kullanma becerisini gösteren örgütlü yığınlar belirler.

20. yüzyılın son çeyreğinde 21. yüzyılda küreselleşmenin sağlayacağı “Barış, Özgürlük, Refah” toplumundan söz edenler, şimdi yoksulluğun yol açtığı yıkımdan, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte yeni bir dünya savaşının tehlikesinden söz etmeye başladılar.

Hiç kuşkusuz sonuçlardan hareketle de olsa burjuvazinin çöplüğünden beslenen kalemşörlerin bu gerçeğe işaret etmeleri az da olsa bir olumluluktur. Ama bu söylemlerin içi tuzaklarla doludur.

Bu söylemlerde kapitalist-emperyalist sistemi sorgulamak yoktur. Bu söylemlerde emperyalist müdahalelerin, bölgesel çatışmaların nedenlerini irdelemek yoktur. Sadece tek tek “kötü”lerin icraatları vardır.

Oysa tüm diktatörleri yaratan, bizzat sömürücü egemen sınıflardır. Yani sorun sistemdir. Bugün de yaratılan haksız savaşlardan kazanan yine silah tekelleridir. Emperyalist tekeller içine girdikleri ekonomik krizi atlatmak için silah üretiyorlar. Satmak için de politikalarını devreye koyuyorlar. Silah üretimine yapılan yatırım yalnız haksız savaşları tetiklemiyor, dünya hakları için yoksulluk ve sefalet de üretiyor. Rus emperyalistlerin Ukrayna’yı işgaliyle birlikte yine milyonlar göç yollarına düştü.

Aynı tabloyu son on yıllar içinde Afganistan, Irak, Suriye vb. birçok alanda gördük-görmeye devam ediyoruz. Emperyalist-kapitalist sistem var oldukça tüm bunlar yaşanacaktır. Çünkü haksız savaşların, sömürü ve zulmün yol açtığı tüm yıkımların ortadan kalkması ancak emperyalizm ve dünya gericiliğinin yok olmasıyla mümkün olabilir.

Dolayısıyla işgallere, yoksulluğa itirazı olan herkesin anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin öznesi olması gerekir. Emperyalistler ve suç ortaklarıyla hesaplaşılmadan yerküremizde ne yoksulluk biter ne de demokrasi ve özgürlükler gelir.

Sözgelimi Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda gerçek manada demokrasi ve özgürlük isteyen herkesin anti-emperyalist, anti-faşist mücadelede net bir duruş sergilemesi gerekiyor. Bu da yetmez. Geniş emekçi yığınları seferber etmek için propaganda-ajitasyon faaliyetlerinde aktif bir rol olması gerekir. Unutmamalıyız ki, emperyalizme, faşizme karşı mücadele sınıf bilinciyle, örgüt bilinciyle daha da anlam kazanır. O zaman bu yönlü tüm zayıflıklarımızı gidermek için bilinçli, disiplinli ve planlı bir çalışma içine girmeliyiz.

Keza emperyalizmin saldırganlık siyaseti halkları köleleştirmeyi, birbirine düşman ederek bölmeyi de hedeflemektedir. Bu nedenle dünya halklarının birliği, birleşik mücadele gücü zayıfladıkça kazanan halklar değil, emperyalistler ve dünya gericileri oluyor.

Burjuva egemenlik sistemine karşı başta işçi sınıfı olmak üzere ezilenlerin farklı kesimlerinden giderek yükselen öfke ve tepki nasıl örgütlenecektir? Hiç kuşkusuz kendiliğinden gelişen hareketler sınıf mücadelesi açısından oldukça olumlu işaretler taşır.

Bu olumluluğu örgütlü bir güce dönüştürmek proleter öznelerin kitlelerle kuracağı ilişkiye, kitlelerin somut talepleri doğrultusunda atacakları adımlara bağlıdır. Bu yönlü atılacak her adım, yeni kuvvetlerin ideolojik, siyasi ve örgütsel olarak proleter güçlere daha da yakınlaşmasına vesile olacaktır.

Propaganda-ajitasyon faaliyetlerimizi somut talepler üzerine oturtmalıyız. Faşizm ekonomik krizin ağır faturasını işçi ve emekçilere yüklemektedir. Artık emekçi yığınların önemli bir bölümü pratik tecrübeleriyle bu gerçeği görüyor ve iktidara karşı tepkilerini şu veya bu şekilde dile getiriyor.

Örneğin “Zamlar geri alınsın” talebi geniş yığınların talebidir ve bu talebe kayıtsız kalınamaz. Keza işçi direnişlerine karşı estirilen devlet terörüne karşı direniş mevzilerini güçlendirmek, “atılan işçilerin” geri alınması, “ücret taleplerinin” karşılanması propagandalarını yoğunlaştırmak da güncel bir görevdir. Tüm bu görevlerimizi yerine getirirken yaşanan saldırıların sistemle olan bağını doğru bir tarzda kurmak, bu yönlü propagandalara ağırlık vermek de öncelikli görevlerimiz arasında olmalıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu