Manşet

Kesilen bacaklar, koparılan diller!

Hayal edebildiğince yaşar insan. Bir robottan, bir hayvandan bizi ayıran; “zoon politikon” mertebesine ulaştıran bu hayal edebilme işidir kanımca. Hayallerine doğru attığın her adımda güçlenir bacakların. Tüm varlığını, düşüncelerini ve duygularını taşıyabilecek kuvvete ulaştıklarında artık kendine yeten bir insan olarak varsındır.

Peki bu herkes için böyle midir? Henüz bir adım dahi atmadan ayak bileğinden, dizinden ve hatta kasığından kesilmiş bacaklara her zaman şahit olduk biz. Güldünya Tören’in hikayesine, “kadın cinayetlerine”, cinsel tacizlere, tecavüzlere, mobinglere şahit olduk, olmaya da devam ediyoruz.

Sosyal yaşamın her alanında kendini belli eden iktidar-güç ilişkisi, biz kadınların daha çok aleyhine işledi hep. Eczaneden gebelik testi alan bir “kız” da, meşru evliliğin bir gereği olarak yatakta kocasının vazgeçemediği misyoner pozisyona ses çıkarmayan bir “kadın” da erkek egemen normların baskısı altında ezilmeye mahkum kaldı. Bu böyle kılındı çünkü, bize biçilen rol buydu. Namus iki bacak arasındaydı ve hala ayıp yatakta olmaya devam etmekteydi.

 

“Hayır'” diyebilecek kudretin simgesidir, emek kokan ellerimiz!

 

Bu tabloya itiraz eden “Ben de en az bir erkek kadar varım ve insanım!” diyen kadınların bayramıdır, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü.

Ben de bir kadın, bir emekçi, bir öğrenci ama tüm bunların başında bir insan olarak 8 Mart’ın haklı heyecanını ve aynı zamanda haksız ezilmişliğini tüm kalbimle hissetmekteyim.

1857’de New York’ta polisin, diri diri yanmalarına göz yumduğunu emekçi kadınların (ve erkeklerin) acısını 156 sene sonra bugün paylaşmaktayım. 

Sadece mor giyinip, pankart taşımak simgeselliğinden kurtarmak gerek 8 Mart’ı. Tarih öncesi dönemlerin özgürlüğünden alıkonularak,  aşama aşama aile kurumuna ve eve hapsedilmiş, emeğinin karşılığını asla tam alamamış tüm kadınların acılarının içten hissedilmesi gereken gündür 8 Mart.

Bu yazının amacıysa, 8 Mart’a bir güzellemeden ziyade; henüz dilleri koparılmamış, sesleri kesilmemiş kadınları; sosyal hayatın her aşamasında ve hergüngördükleri söz konusu ayrımcılığa, bastırılmışlığa karşı durabilmeleri için yüreklendirecektir. Abiye, babaya, sevgiliye, kocaya, devlete, iktidarın kuklası hemcinslermize “Hayır'” diyebilecek kudretin simgesidir, emek kokan ellerimiz.

 

(Ankara’dan bir emekçi kadın)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu