DerlediklerimizGüncel

KORAY DÜZGÖREN | Erdoğan’a ‘arkandayız’ diyen CHP’ye Saray’dan okkalı bir aferin!

Bizim ana muhalefet böyle değil. Canhıraş bir şekilde iktidarı savunuyor, onun arkasında hizaya geçiyor. Kendisini devletin sahibi, hatta belki de gerçek iktidar olarak görüyor.

Dışardan Türkiye’ye yönelen eleştirilere anında devlet adına cevap verip, iktidara destek çıkan CHP yine hiç şaşırtmadı.

Bu sefer de ABD’li 54 senatörün Biden’a, Türkiye’deki insan hakları ihlalleriyle ilgili yazdıkları mektuba çok sert bir karşılık verdi.

Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP olarak Türkiye’nin hiçbir ülkeden tehdit, hakaret almasını, aşağılanmasını kabul etmediklerini söyleyerek, “ABD, Rusya, Fransa, Almanya hiç fark etmez. Hiçbir ülke Türkiye Cumhuriyeti Devletine ayar verecek, hakaret edecek, küçümseyecek bir iş ve işlemin içinde olamaz” diye konuştu.

Altay bu mektupta, Türkiye’nin hukuk ve demokrasisindeki daralmadan dolayı yargılandığına dikkati çekerek,”Türkiye’de hukuk ve demokrasi alanında daralma var ama ABD sen işine bak, gölge etme başka ihsan istemiyoruz. ABD’nin Türkiye’ye verecek demokrasi ve hukuk dersi yoktur.” dedi.

Aslında bunlar hamaset yüklü şablon laflar. CHP’den sık sık duyuyoruz.

CHP yöneticileri, AK-MHP Koalisyonunun çeşitli uygulamalarına, insan hakları ihlallere ya da uluslararası hukukun çiğnenmesine özellikle Batı dünyasından gelen eleştirilere iktidardan fazla tepki veriyorlar.

Tepkilerinin milliyetçilik dozu oldukça yüksek.

Bu konuda iktidar cenahının suçlamalarından müthiş korkuyor, çekiniyorlar.

O nedenle iktidardan fazla iktidarcı, devletten daha fazla devletçi, onlardan fazla ulusalcı görünüp adeta ‘Mangalda kül bırakmıyorlar’.

CHP yönetimini temsil eden Grup Başkanvekili Engin Altay’ın sözleri kişisel tepkileri olarak değerlendirilemez. Bu sözler CHP’yi bağlar.

Altay’ın söylediği laflara bakalım:

“Bizim ABD’nin ayarına ihtiyacımız yok. ABD, sen bu işe karışma, biz hallederiz” diyor.

MUHALEFET DIŞARIDAN GELEN ELEŞTİRİLERE KARŞI

Saray’ın baştan aşağıya yanlış dış politikası nedeniyle ülkenin düştüğü, düşürüldüğü durumun sorumlusu sadece iktidardır. Dışarıdan bir eleştiri geldiği zaman muhalefet savunmaya geçmez. Bu eleştirileri beğenmese de iktidara destek çıkmaz.

Bizim ana muhalefet böyle değil. Canhıraş bir şekilde iktidarı savunuyor, onun arkasında hizaya geçiyor. Kendisini devletin sahibi, hatta belki de gerçek iktidar olarak görüyor.

Üstelik de bunu, iktidarın bütün dış politika hamlelerinin, bozgunlarının, ülkeyi zarara uğratan girişimlerinin iç politika gerekçesiyle olduğunu bile bile yapıyor.

Dış politikada iktidarı destekleyerek, Saray’ın uygulamalarına arka çıkarak dışarıdan gelen eleştirileri gögüsleyerek, aslında iktidarın iç politikasına da destek vermiş oluyor.

Bu nedenle Saray yönetimi işin kolayını biliyor. İçeride sıkışınca dışarıda bir hamle yapıyor ama en çok da Kürtlere yönelik bir operasyona giriştiğinde bu desteği alacağını çok iyi biliyor. Muhalefet Kürtler söz konusu olduğunda otomatik olarak vatan-millet hamaseti eşliğinde iktidarın arkasında saf tutuyor.

Suriye’de Kürtlere yönelik operasyonlarda aynı şeyler olmadı mı?

Engin Altay’ın açıklamalarından bir iki cümle daha alıntılayarak durumun hangi noktada olduğuna bakalım:

“ABD, Türkiye’ye ‘Doğu Akdeniz, Ege, Kıbrıs, Suriye’de hareketlerine dikkat et, buralarda taviz ver, ben de seni darlamayayım’ diyor. Erdoğan’a sesleniyorum: Taviz vermeyeceksin, biz arkanda olacağız. ABD, bunlar yoluyla Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizden geri adım atmamızı isterse dimdik duracaksın. Kimsenin Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaretine fırsat verme, verdirmeyelim. Stratejik akılla diplomasini götür. Hak ve menfaatlerimizden taviz verirsen iki elimiz yakanda, taviz vermezsen ulusal meselelerde her türlü destek var.”

SARAY YÖNETİMİ ANA MUHALEFETİ TAKDİR EDİYOR

Adeta, “Taviz verme, ülkeyi dışarıda batağa saplamaya devam et, biz seni canı gönülden destekleyeceğiz” diyen bir ana muhalefet….

Böyle muhalefete iktidarın canı kurban!

Saray yönetimi de her zamanki gibi CHP’nin bu desteğini görüp takdir etmiş.

Saray’ın dış politika danışmanlarından biri olan Burhanettin Duran, Sabah’taki ‘ABD, Türkiye’yi ‘demokrasi’ söylemiyle sıkıştırmaya kalkarsa…’ başlıklı yazısında bu desteği açık seçik belirtiyor.

Yazıya bakmanıza bile gerek yok, Engin Altay ne dediyse aynısını tekrarlamış. Muhalefet adına acınacak bir durum.

ABD senatörleri gönderdikleri mektupta Biden’dan ‘demokrasi ve insan hakları adına Erdoğan’a baskı’ yapmasını istiyorlar. Ayrıca Türkiye’nin son dönemdeki dış politika hamlelerini eleştiriyor ve S-400’lere karşı yaptırımlarda ve Suriye Kürtlerine destek konusunda kararlı olmasını istiyorlar.

Bazı kesimler, iktidarın FETÖ’cü ilan ettiği basketbol oyuncusu Enes Kanter’in de mektupta insan hakları savunucusu olarak yer almasından rahatsızlık duyduklarını söylüyorlar.

Öyle bile olsa, bu mektubun içeriğindeki insan hakları ihlallerinin, hukuksuzluğun Türkiye’nin en önemli sorunu olduğu ve bunu da bütün dünyanın gördüğü gerçeğini değiştirmez.

Bu mektubun nasıl hazırlandığı meselesi bu nedenle konumuz dışında. Sadece bu mektuba karşı değil, şimdiye kadar dışarıdan değişik kuruluşlardan, devletlerden ya da örgütlerden Türkiye’deki insan hakları ihlallerine, işkenceye, hukuksuzluklara karşı yapılan eleştirilere muhalefet tarafından verilen hamasi karşılıklardan söz ediyoruz.

Ankara’nın dışarıdaki örtülü örtüsüz hukuk dışı operasyonlarına, güç gösterilerine ve cihatçı terör örgütleriyle iç içe ilişkilerine yönelik eleştirilere gösterilen tepkilere dikkati çekiyoruz.

Oysa bir yandan da insan hakları gibi, işkence gibi, adil yargılanma hakkı gibi, Türkiye’nin de kabul ettiği, ‘İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde sayılan hak ve özgürlüklerin ihlali gibi meselelerin sınır tanımadığı bir dünyada yaşıyoruz.

Kaldı ki iktidarın sözcüleri de gerektiğinde ya da kendi ideolojik yaklaşımları çerçevesinde başka ülkelerdeki darbelere, insan hakları ihlallerine ya da benzer uygulamalara tepki veriyor, eleştiriyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu da Birgün gazetesinde kendisiyle yapılan bir ropörtajda şunları söylüyor:

“İnsan hakkı ihlali evrensel bir tanımdır. İnsan hakkına saygı duyan her ülkenin bu hakka yönelik bir müdahalede konuşma hakkı vardır.”

CHP lideri bunları söylüyor ama partisinin grup başkanvekili, Erdoğan’a destek sunuyor. Partisinin temsilcileri Avrupa organlarında Türkiye’ye yönelik eleştirilere bile karşı çıkıp iktidarla birlikte oy kullanıyorlar.

Bakın Saray’ın danışmanı bu konularda muhalefete düşen rolü nasıl belirliyor:

“Son yedi yılda çevresindeki iç savaşlara, terör örgütlerine ve içerideki darbe girişimine rağmen demokrasisini koruyabilen bir ülkenin ‘insan hakları’ söylemi ile sıkıştırılması Amerikan karşıtı milliyetçiliği daha fazla yükseltir. FETÖ ve PKK’ya destek veren Washington, her kesimden büyük tepkiler alır. Muhalefet, ülkenin milli menfaatleri için, isteyerek ya da istemeyerek iktidara destek vermek zorunda kalır.”

“Bizi desteklemek zorundasınız” diyor Saray’ın danışmanı.

Aslında bunu hatırlatmasına hiç gerek yok.

CHP bunu zaten isteyerek yapıyor!

(14 Şubat 2021. Artı-gerçek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu