Gençlik

Gömlek değiştirir gibi değiştirilen sınav sistemi…

AKP’nin devlet sözcülüğünün 11 yılı geride kalırken bu süre zarfında 4 Milli Eğitim Bakanı’nın görevini “layıkıyla” yerine getirdiğini, halk gençliğine ve çocuklarına “tertemiz” bir gelecek bırakma kararlılığıyla görevlerini teslim ettiklerini ve 5. Bakanın da bu yolda emin adımlarla ilerlediğini belirtmek yazımızın başlangıcı açısından olmazsa olmazdır diye düşündük…

Çünkü 11 yılda 4 bakan “kovan” devlet, aynı zaman içerisinde 5 kere de liselere girişle ilgili olan sınav sistemini değiştirdi. Bakan değiştirdikçe sınav sistemi değiştiren, diğer bir anlamda gömlek değiştirir gibi bakan ve sınav sistemi değiştiren devlet, daha yeni son haline getirdiği Seviye Belirleme Sınavı’nı (SBS) tekrar değiştirme tartışmalarını başlattı. Ayrıca dershanelerin “kapatıyoruz” adı altında özel okullara dönüştürülüyor olması, 4+4+4 uygulamasındaki ve yönetici atamalarındaki “sözlü sınav” (yani kadrolaşma) uygulamasındaki ısrar da, öyle tesadüf durumlar değil…

3 Temmuz günü Başkent Öğretmenevi’nde basına bilgi veren son bakan Nabi Avcı, ilgili konumuza ve de konumuzla da ilgili birçok meseleye dair hükümet adına niyetlerini açıklamış oldu.

Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesine dair amaçlarını “nitelikli eğitim kurumlarının özel eğitim kurumlarına dönüştürülmesi” olarak açıklayan Bakan Avcı, bu şekilde çocukların dershanelere ihtiyaç duymayacaklarını söylüyor. Dershaneleri çocuklar, evet daha ilkokulda olan çocuklar için dahi zorunlu bir ihtiyaç haline getirenler; bugün dershaneleri ihtiyaç olmaktan çıkaracaklarını söylüyorlar. Aslında çocuklar için dahi zorunlu ihtiyaç haline getirilen dershaneler gerçekte kimin için ihtiyaç? Bu sorunun cevabı, dershanelerin özel eğitim kurumlarına dönüştüğünde de bu kurumların aslında hangi ihtiyaç ve kimin ihtiyacı olduğunun da cevabını veriyor. Dershane ve özel kurumların sahiplerinin aynı olacağı ya da sıfatlarının aynı olacağı ve de daha çok parası olanın daha iyi dershaneler yerine, daha iyi özel kurumlarda okuyacağı gerçekliği bize asgari anlamda bir bakış sunuyor…

Açıklamalarına devam eden Avcı; SBS’nin kalkacağını, yeni sistemde okul içi etkinlikler ve sınavların (Bakanlıkça düzenlenecek merkezi sınav ya da sınavlar da olacak) lise tercihi için belirleyici olacağını söyledi. Yeni sistemde sınavların daha fazla olacağından; öğrencilerin SBS yerine, birçok SBS’cikle uğraşacağıyla ilgili soruya da “Çocuklarımız zaten bu sınavlara giriyorlar. Bu sayede girilen sınavlar daha düzenli yapılacak ve alacakları not objektif değerlendirilmiş olacak” diyerek mantığının ne kadar düz çalıştığını göstermiş oldu.

Ayrıca öğrencilerin okul başarısına neden bakılacağına dair soruya da, “Araştırmalar gösteriyor ki okullarda yapılan sınavlar sağlıklı olmuyor, okul değerlendirmeleri birbirini tutmuyor, öğretmenler öğrencilerin bazılarına iyi bazılarına kötü not veriyor” yanıtını verdi. Okullarda öğrenci kayıran, menfaat ilişkilerine giren öğretmenlerin bu düzenin öğretmenleri olduğunu bildiğimizi hatırlatarak, asıl olanın var olan eğitim sorununu ve notların öğrencilere adaletsiz dağıtılma sorununu emekçi öğretmenlere yıkılmaya çalışılarak adaletsiz, sömürücü eğitimin yarattığı sorunların sahibini yani sistemin kendisi olduğunu gizlemek niyetidir.

Şu anki sistem ve eski bütün sistemlerin halk çocuklarına ve gençliğine verdiği zararı ve onlardan çaldıklarını düşündüğümüzde yeni diye bahsedilen ama daha somut bir şekilde ortaya koyulmayan sistemde de yaşanacağı çok açık. Bakanlık tarafından yapılacak merkezi sınav ya da sınavların yanısıra, ilk ve ortaokul öğrencileri her sınavda ayrı bir stresi yaşayacak/ bütün işleri güçleri, bütün hayatları sınav olacak, sınavla yatıp sınavla kalkacaklar. Aslında şu andan farklı bir durum olmayacak, sadece bunu bir günü düşünerek değil, her günü daha yakın yaşayarak görecekler. Okul süresince yapılacak sınavların öneminin daha da artıyor olması adaletli not dağılımının teminatı olmayacağı gibi, sınavlarda adaletsizliklerin daha fazla yaşanma potansiyelini arttırmakla beraber sınav vb. araçlarla öğrencileri tehdit eden eğitimcilerin de anlayışlarını okşayacak. Araştırmayı, sorgulamayı, yorumlamayı ve üretmeyi zaten öğretmeyen, hatta var olanı da unutturan devlet, çocukları sınavlarla büyütmeyi/terbiye etmeyi sürdürecek.

Sınav sistemlerinde bu kadar uğraşmaları, oynamalar yapmaları hiç de ne yapmak istediklerini bilmemelerinden kaynaklanmıyor. AKP’nin son on bir yıllık politikalarıyla daha da perçinlenen devletin eğitim anlayışı; kendi istedikleri gibi bir gençlik, gelecek yaratmak için ilkokullara dahi dadanmaktan çekinmemekte, türlü projelerle çocukları şimdiden şekillendirmeye ve devletine, milletine “sadık” yani aslında faşist düzeni kollayacak piyonlar hale getirmek istemekte. Bunun da karşılığını tüm “sınav sistemi değişiyor” haberlerinde ve yapılan açıklamalarda görmek mümkün.

Ama geleceğiyle oynanan, hemen her sene nasıl bir sınava gireceğine dair kafası karıştırılan ve çaresiz bırakılan çocukların; liselere giriş için hazırlık yapan ve aile, çevre, okul gibi türlü türlü sıkıntılarla uğraşan gençlerin artan bu baskıya karşı büyüdükçe neler yapabileceğini Gezi İsyanında en ön saflarda olan gençlik gösterdi. Bugün egemenlerin gençlik üzerinde daha fazla “kafa yorması” ve değişimler yapması için çok daha önemli bir neden doğdu, o da Gezi isyanı…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu