GüncelManşet

İşçi eyleminden dağlardaki savaşa…

Ben bir işçiyim, en azından Özgüç yoldaşı tanıdığımda bir işçiydim. İş gücünü satarak alınteriyle para kazanan kazandığı parayla ailesini geçindirmeye çalışan bir TEKEL işçisiydim. Hayatın her alanında egemenlerin işçi sınıfı ve geniş halk yığınlarına karşı geliştirdiği saldırılardan ben de bir işçi olarak nasibimi aldım. Çalıştığımız iş kolunda özelleştirme adı altında yağma ve talan gerçekleştirildi. Bu arada kadrolu çalışan işçiler de örgütsüzlüğün ve tüm haklardan mahrumiyetin adlarından biri olan 4-C kapsamına alınmak istendi.

Direniş, bedel ödemek nedir biliyorum, haklarını korumaya çalışmak her zaman direnmekten geçer. Direnilmediği, karşı konulmadığı ve bunun için örgütlenilmediğinde ve örgütlü bir direniş gerçekleştirilmediğinde egemenler kazanır, biz işçiler, emekçi yoksul halk olarak kaybederiz. 4-C saldırısı iş kolumuzda başladığında biz de direnişe başladık. Kürt, Türk, Laz ve daha başka etnik kökene ve dini inanca sahip işçiler olarak “Öğün, çalış, güven Ey Türk” yazan Ankara’ya taşıdık direnişimizi.

Önce AKP Genel Merkezi önüne gittik. Devletin yoğun saldırısı sonucu önce Abdi İpekçi Parkı’na; 3. günün sonunda devletin yoğun saldırısı sonucu mecburen Kızılay Sakarya Caddesi’ndeki Türk-İş binası önüne taşımak zorunda kaldık direnişimizi. Abdi İpekçi Parkı’ndaki polis saldırısı sonrası Türk-İş binası önünde toplanmamıza, çadırların kurulmasında, ihtiyaçlarımızın karşılanmasında Özgüç yoldaşın öncülüğü ve emeği büyüktür.

Eylemler, polis saldırıları, direnişler ve gözaltılarla geçen süreçte hem Ankara’dan hem de başka illerden pek çok insan direnişimize destek verdi. Bu destek kimi zaman eylemlerimize katılmak, kimi zaman çadırlarımızı ziyaret etmek kimi zaman da farklı ihtiyaçlarımızın karşılanması idi. Özgüç yoldaş her zaman aktif olarak direnişimizin içinde yer aldı. Onu bazen çadırda, bazen polis saldırısına karşı direnişin en önünde görüyorduk.

İşçi sınıfının direnişinin bu küçük bölümünde Özgüç yoldaş sürekli olarak bir şeyler yapmaya, bu sürecin kazanımla sonuçlanmasına çalışıyordu. Neşeli, canlı, direngen bir tavırla hareket ediyor, örgütlülüğün önemi, direnmenin, egemenlere karşı mücadelenin gerekliliğini anlatmaya ve pratikte göstermeye çalışıyordu. Ayrıca hem sendikal bürokrasi hem de ihanetçi sarı sendikacılığa karşı bizleri uyarıyor, işçilere sınıf sendikacılığını anlatıyordu. Özgüç yoldaş yaptıklarını ve söylediklerini doğal olarak yapıyor ve söylüyor, normal günlük bir şeymiş gibi davranıyordu.

En ön saflarda işçilerle birlikte direnen, işçilerin kaderi ve geleceğiyle kendisininkini birleştiren ve aynılaştıran Özgüç yoldaş, Tekel direnişi sırasında hayatını kaybeden Samsun Tekel işçisi Hamdullah Uysal’ın cenazesinde de en öndeydi. Polis, işçi arkadaşlarının anma yapması girişiminin önüne geçmek için Hamdullah Uysal’ın cenazesini kaçırmak amacıyla Adli Tıp önünde yığınak yapmıştı. İşçilerle polisler arasında arbede yaşandı. Bu arbede sırasında polisler Özgüç yoldaşı özellikle gözaltına almak istedi. Oradaki işçiler geleceklerini ortaklaştırdıkları, Ankara’ya geldikleri andan itibaren sürekli direnişlerin içinde, kendilerinden biri olarak gördükleri Özgüç yoldaşın polis tarafından alınmasını engellemek için her şeyi yaptılar ve sonunda bunu başardılar.

Tekel direnişi sürecinde haklarımızı korumak için kamuoyu oluşturmak amacıyla açlık grevi yapmaya başlamıştık. Deneyim sorunumuz ve bilgi eksikliğimizden kaynaklı birçok işçi açlık grevinde sağlık sorunu yaşamış ve fenalaşmıştı. Özgüç yoldaş bu süreçte de aktif olarak işçilerle birlikteydi. Bir yandan işçilerin sağlıklarıyla ilgileniyor, fenalaşanları hastaneye kaldırılması için uğraşıyor bir yandan da devrimci tutsakların açlık grevi-ölüm orucu süreçlerinden edindiği bilgileri aktarmaya çalışıyordu.

Tüm bunların yanında Özgüç yoldaş, Sakarya Caddesi’ne sıkışan eylem sürecini açmak, eylemleri meclis önüne taşımak, kamuoyundaki etkisinin canlılığını korumasını sağlamak ve ilginin azalmasını engellemek için işçilerle konuşuyor, sürecin doğru bir önderlik biçimiyle yönetilmesine çaba harcıyordu.

Dersim dağlarında iki yoldaşıyla birlikte çatışarak şehit düşen Özgüç yoldaş, Ankara’daki Tekel direnişinde işçi sınıfının yiğit bir militanı ve sınıfın önderliğinin coşkulu bir adayı olduğunu kanıtlamıştı. Biz TEKEL işçileri, işçi sınıfının bu yiğit militanı ve önderi, cesur halk savaşçısı Özgüç yoldaşı asla unutmayacağız.

Bir grup Tekel işçisi adına İstanbul’dan bir TEKEL işçisi

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu