GüncelMakaleler

MAKALE | Koronavirüs üzerine: “Ve yaşam için verilen bu savaş, onlardan biri olabilir, hepsi bu!”

Ülkemizdeki süreçten de görüleceği üzere halkın bu süreçteki politikleşme durumu kendiliğinden bir hat izlemekte ve bu hat bile yer yer devrimci öznelerin önüne geçmektedir. Bu konuda hem özeleştirel olunmalı hem de halktan öğrenmeye daha açık durulmalıdır.

Bilimsel olarak tam anlamıyla nasıl ortaya çıktığı, insan türünde bir salgın hastalığa nasıl yol açtığı henüz bilinmeyen Yeni Koronavirüs (SARS-CoV-2) hastalığı neredeyse tek konuştuğumuz konu başlığı olmayı sürdürüyor. Tabii bu tek başlığın hemen altında da sayısız altbaşlık mevcut. Her biri üzerine çok çeşitli yazınlar, araştırmalar, önermeler, kızgınlık ve öfke dolu paylaşımlar, cahillik ve ırkçılık soslu çok bilmişlikler ve tabii olmazsa olmazımız komplo teorileri mevcut… Ancak bu konu başlıklarının her biri ile uğraşmak hem bir boğulmacaya yol açacaktır hem de gereksiz bir zaman kaybı anlamına gelecektir. Bu yüzden bu konuda sadeleşmeye gitmemiz ve buralarda derinleşerek hattımızı buradan doğru çizmemiz gereklidir.

Güvenilir-bilimsel bilgiye olan ihtiyaç

Birinci adımda olması gereken eldeki bilimsel bilgi ve verilerin dikkate alınması gerekmektedir… Etraftaki bilgi kirliliğini, dezenformasyonu elden geldiğince temizlemeliyiz.

Buna dair şöylesi örnekler verilebilir, bu örnekler genişletilebilir:

* Çeşitli dillerde yayımlanan güvenilir-bilimsel makalelerin devrimci kamuoyu ve halkla paylaşımı için çeviriler yapılabilir, bunlar ve var olanlar yaygınlaştırılabilir, bu tür makaleler sadeleştirilip anlaşılır hale getirilebilir.

* Bulunulan alanlardan salgın gözlemleri yapılarak, (şehir efsanelerinden arındırılıp), yine devrimci kamuoyu ve halkın erişimine açık şekilde deneyim paylaşımları haline getirilebilinir. (Buna benzer bir deneyim olarak Umut Gazetesi’nin 25 Mart akşamı sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiği “Ne Yapmalı” etkinliği önemli bir örnektir.)

İkinci adımda bilgiler ve başlıklar arasında sıkı bir elemeye gitmek gerekli. Salgın nedir, ne değildir, dünya çapındaki durumu nedir konusundaki bilgilerin sağlıklı olması, halkla kurduğumuz her tür iletişimde bu meseleyi hangi yönüyle ciddiye aldığımızı gösterecektir. Ciddiye almamız da gerekmektedir. Temel mottomuz halk sağlığını önemsediğimiz ve iktidar hedefli bir mücadelenin özneleri olarak salgın gibi durumları ciddiye aldığımız/alacağımızdır.

Başlıklarda elemeye gitmek, oldukça zorlu olmakla birlikte en elzem olanıdır. Salgına dair temeli olan ya da olmayan, devletler tarafından bilinçli bir şekilde çarpıtılan durumlardan kaynaklı açığa çıkan sayısız başlık, halk içerisinde kendisine yer edinmektedir. Buna karşı sadeleştirme işlemi sırasında önemli olan birkaç noktaya kısaca şu şekilde değinelim:

Koronavirüs, “sınıfların ortadan kalktığı” safsatasına ağır bir darbedir

* Bu virüsle açığa çıkan salgın bir halk sağlığı sorunudur ve sınıflar arası farkları oldukça net bir şekilde ortaya koymaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de sağlık sisteminin neo-liberal politikalarla iyiden iyiye zayıflatılması sonucu, ilaç şirketlerinin tekelinde insafsız bir sömürüye devlet eliyle itilen yoksullar açısından sağlık hakkına erişimin giderek zorlaştırıldığı, sağlığın parayla alınıp satılan bir metaya dönüştürüldüğü açıktır. Salgın vesilesiyle sağlık sistemine virüs gibi bulaşmış olan neo-liberal politikaların dikiş tutmadığı görülmekte; önce zenginlerin test olabildiği, korunma araçlarına veya tedaviye erişebildiği, ölüm ve belirsizliğin ise yoksullara düştüğü bir gerçeklik gündelik ve yüksek sesle konuşulan bilgiler arasına girmektedir. Buradan doğru bir politik hat ile halkta oluşan bu bilincin derinleştirilmesi hedeflenmelidir.

Emperyalist-kapitalist sistemin korkuları

* Bu salgının neden devletleri diğer salgınlara oranla daha fazla kaygılandırdığı önemli bir başlıktır. Bunun en önemli nedeni emperyalist-kapitalist sistemi soktuğu kırılgan ekonomik haldir. Konuyla ilgili İtalyan Doçent Sandro Mezzadra’nın “Koronavirüsün ekonomik etkilerinin eşi benzeri görülmemiştir. On yıllardan beri ilk defa, kökeni ‘reel sektör’de yatan bir kriz, küresel finans piyasalarını emsalsiz kayıplara yol açacak şekilde şiddetli biçimde vurdu. Küresel kapitalizm bakımından, mevcut durumu resmetmeye en uygun şey ‘tıkanıklık’ metaforu gibi görünüyor. (…) Kapitalizm, koronavirüsten sonra da kesinlikle var olmaya devam edecek, ancak yakın geçmişte gördüğümüz -2007/2008 yıllarında gerçekleşen finansal krizden kaynaklanan radikal değişimler göstermiş olsa da- versiyonundan son derece farklı olacak” belirlemesi önemlidir. Salgının emperyalist-kapitalist sisteme dönük şimdi ve gelecekteki ekonomik etkileri daha geniş kapsamlı incelenmeli. Bunun işçi sınıfına ve halkın tüm katmanlarına yansımasına dönük araştırmalarla bu konuda edineceğimiz bilgilerle kendimizi donatmalıyız. Sistemin ve devletlerin bu kırılgan halleri üzerine daha ciddi kafa yormalı ve bu kırılgan halden devrim mücadelesi cephesine ivme kazandırma konusunda nasıl faydalanabiliriz’i tartışmalıyız. İlk elden bunun pratik adımlarını da örmeyi önümüze koymalıyız.

* Devletlerin kaygılı hallerini salt ekonomik kriz korkularına bağlamak ve bu kaygılı hallerini bir bütün sahici sanmak da kuşkusuz saflık olur. Devletler kaygılı görünüyorlar, çünkü bir yandan da dünya halklarını kaygılı ve karamsar bir şekillenişe sürüklemenin ve kırılgan dönemlerinden çıkış için dünya halklarını kendi sistemlerine uygun bir kılıfa sokmanın derdindeler.

İşte tam burada konu biraz çatallanıyor. Dünya halklarının dizayn edilmesi konusunda emperyalist-kapitalist sistemin ciddi deneyimleri mevcut. Dünya genelinde devrim ve komünizm öznelerinin bir bütün bu durumu değiştirme gücünden yoksun olduğu açıkken; ortaya çıkan iki ayrı tabloya dikkat etmek gerekiyor. Birincisi, sistemin ciddi deneyimleri olmasına karşın bir bütün dünya halklarını dizayn etme gücü tartışmalıdır. Keza salgın sırasında dünya halklarının kendi gündelik yaşamlarını sistemin istediği gibi tek renk ve monoton şekilde değil, renklendirme yönlü çabaları, ülkemizde de yansımasını bulduğu gibi protesto şekillerinde yaratıcılıkları ve sistemin bu salgını toplumları dizayn etme konusundaki farkındalıkları görülmelidir.

İkincisi yine ülkemizdeki süreçten de görüleceği üzere halkın bu süreçteki politikleşme durumu kendiliğinden bir hat izlemekte ve bu hat bile yer yer devrimci öznelerin önüne geçmektedir. Bu konuda hem özeleştirel olunmalı hem de halktan öğrenmeye daha açık durulmalıdır. Ancak bu, durum karşısında pasif kalmak anlamına gelmemeli, akıntıya kendimizi kaptırmamalıyız. Kuşkusuz salgına karşı önlem almayı, “legalizm” ve “liberalizm” ile karıştıranların bilinç bulanıklığından da zinhar uzak durmalıyız! Kırılgan bir sistemin salgınla ortalığa dökülen gerçek yüzü, salgına karşı politikleşmeye eğilimli bir kitle gerçekliği ve biz… Bu süreçte açığa çıkan ve çıkacak olan mücadelenin olanaklarına yoğunlaşmalı, eksikliklerimizi o yönlü tamamlayarak hacmimiz kadar bir yerden başlamalıyız.

Zorlu bir dönem, evet. Ama burjuvazinin yarattığı illüzyon ve simülasyonların ardına geçenler açısından hangi dönem kolay oldu ki!? Halk sağlığı için salgına karşı önlem alarak ama hayatı ve mücadeleyi evlere sığdırmaya çalışan bilinmezliğin karamsar havasına aldanmayarak… Unutmayalım:

Kalp ile birlikte sözün ve kulağın birbirlerini bulacağı birçok patika, birçok yol, birçok takvim ve birçok coğrafya vardır. Ve yaşam için verilen bu savaş onlardan biri olabilir.

Hepsi bu.”(*)

(*) Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu (EZLN) tarafından salgın konusunda yapılan açıklamadan…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu