Makaleler

Mısır’da Halk Hareketleri’nin 2. yılında

Emperyalizme uşkalık, AKP’ye haleflik ve Mursi!

Arap Baharı olarak adlandırılan devrimsel sürecin ikinci fakat en belirgin durağı olan Mısır’da halk hareketleri dinmiyor. Özellikle emperyalizme uşaklık temelinde var olan Mursi iktidarının, kenidisini firavun yetkileri ile donatacağı ve başkanlık yetkilerini pekiştirmek, kurucu meclisi yasal yaptırımların dışında tutmak içeriğinde şekillenen anayasa referandumu süreci ile birlikte; eylemlilikler yeniden ivmelenmiş durumda.

Geçtiğimiz kasım ayından itibaren yeniden meydanlara inen halk, demokrasi talebini ve iktidara olan tepkisini; referandumda sandığa gitmeyerek gösterdi. Katılımın %20’leri geçmediği seçimlerde yeni anayasa yürürlüğe girerken, Tahrir Meydanı ile simgeleşen öfke ve egemenlerin yönetememe krizi bir kere daha açığa çıktı.

Özellikle son günlerde Hüsnü Mübarek iktidarının yıkılışının 2. yılında Mısır halkı ” Müslüman Kardeşlerin iktidarı yıkılacak, devrim sürecek!” sloganı ile alanlarda olması, Tahrir meydanında açığa çıkan enerjinin ve demokrasi talebinin emperyalizmin ayak oyunlarına kurban edilemeyeceğinin göstergesi durumunda. 25 ocak günü yapılan eylemlerde yaklaşık olarak 110 kişi gözaltına alnınırken, en az 9 kişi de hayatını kaybetti.

Üllkenin dört bir yanından ” Mısır Satılık Değildir, İhvana hayır, Selefilere Hayır, Yaşasın Mısır” sloganları yükseldiği gösterilerde, şu an iktidarda olan İhvan hedefte olurken, halk bir çok şehirde İhvan’ın merkezlerine, karakollara, demir yolarına saldırdı. Kahire’de ise göstericiler Cumhurbaşkanı Mursi’nin evini basmak istediler.

Süreç yeniden Tahrir’i dolduran yüzbinlere şahit olurken, bu tabloyu yaratan nedenler irdelenmek durumunda. Bazı kaynaklarca devrim olarak tanımlanan halk hareketleri, nesnel gerçekliği itibari ile önderlikten yoksun bir rotadan ilerlemekte.

Ve ülkeyi yeniden emperyalizmin kollarına bırakan en temel sorun da bu. Devrimin “yıkmak” pratiğinin yanına “yeniyi inşa etmek” içeriğini de kapsaması ve Mısır’daki örgütsüz- önderliksiz süreç, emperyalistler nezdinde iyi değerlendirilmiş görünüyor. Zira Mursi iktidarı üzerinden yeniden emperyalizme uşaklık daha ince bir biçimde sürmekte.

Son süreçte özellikle ABD’nin yaşadığı ekonomik krizin, “kurtarma paketleri” ile bir nebze düzeltilmiş gibi gözükmekle birlikte, hala derinleşme ve ekonomik küçülme eğilimi gösteriyor. 20 Ocak günü Obama’nın yaptığı konuşmada da kendini açığa vurduğu şekli ile ABD, önümüzdeki 4 yıllık Obama iktidarı sürecinde kendi iç meselelerine yoğunlaşacak. Buradan şöyle bir anlam çıkartmak yanlış olmayacaktır. Önümüzdeki süreçte ABD doğrudan askeri müdehalelerden kaçınarak bölgesel aktörleri üzerinden hareket etmeyi önemseyecek.

AKP’de simgeleştiği üzere Ortadoğu’ya yönelik emperyalistlerin bölgesel aktörlüğü konusunda Mursi iktidarı ise çeşitli pratiklere şimdiden girişmiş durumda. Mursi’nin iktidara geldiği dönemin ilk pratiği olan İMF ile masaya oturarak 4 milyar 800 milyonluk borç sözleşmesi imzalamasının öncesinde de; ABD ile İhvan’ın yaptığı görüşmeler kamuoyunun malumuydu.

Yakın zamanda ise; Mısır’ın döviz rezervlerindeki azalmaya paralel Katar’dan alınan (1 milyarı hibe olarak) 5 Milyar dolarlık borç, Hamas ve El-Fetih görüşmelerininde aracılık yapması yine bunun öncesinde Hamas ve İsrail arasında yapılan ateşkes görüşmelerine katılması -ki ABD’nin, İsrailin övgülerine nail olmuştur bu pratik- bölgesel misyonunu deşifre eder nitelikte.

Merkezi Washinton’da bulunan Ortadoğu Barış Vakfı’na bağlı çalışan yazar Geoffrey Aronson’nun ifade etiiği biçimi ile Mursi iktidarı İsrail’in Savunma Sütunu Operasyonu sırasında sınavı geçti. Yani buradan çıkarılacak yorum; açık bir biçimde Mursi iktidarı emperyalistlerin ihtiyaçlarına somut cevaplar vermek konusunda; “kardeş” AKP iktidarı ile at başı bir pozisyona sahip. Ki son AKP kongresinde gelen uluslar arası temsilcilerin içinde İhvan temsilcisinin de blunuyor olması, “kardeşleşme pratiklerini” gözler önüne seriyor.

Mursi’nin AKP ile “kardeş”leştiği bir diğer noktayı da; halk hareketlerinin ve kitlelerin öfkesinin karşısındaki konumlaması oluşturuyor. Kitle eylemliliklerine yönelik azgınca saldırılar -ki en son 25 ocak tarihli eylemlerde 9 kişi katledilip, yüzlercesi de yaralandı- Referandum protestolarında, 2. yıl eylemlerinde polis güçlerinin sergilediği tavırve katledilen göstericiler çok fazla söze gerek göstermiyor.

Misir-kanli-protestolar-13Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi ise; tüm bunları “devrim’i korumak” adına yaptığını belirtiyor. Cumhurbaşkanlığı sarayından yaptığı Müslüman Kardeşler taraftarlarına seslendiği konuşmada “devrime karşı yapılan eylemliliklerin dış güçlerin etklisiyle yapıldığını”, “devrimin çok özgün koşullardan geçtiğini” “hiç kimseye baskı uygulamadığını” “yargı, yürütme, yasama güçlerinin bağımsızlığının hedeflendiği” ,” özgürlük, demokrasi ilkelerinin yaşam bulması” içerikli söylemleri ile AKP’nin “ileri demokrasi” tanımlaması; büyük bir benzerlik içinde ve kitlelere baskı, daha fazla sömürü koşulları yaratmakta. Ki zaten emperyalist patentli olarak Mısır’a salık verilen “AKP Modeli” tartışmaları da bu minvalde okunmalı.

Yürürlüğe giren yeni Anayasa ile birlikte, demokratikleşme ve devrim balonlarının bir bir patladığı Mısır’da; son olarak; katıldığı bir Televizyon programında Cumhurbaşkanı Mursi’yi firavun’a benzeten mizahçı Bassim Yusuf hakkında soruşturma açılması, Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçen bir anne ve 7 çocuğuna 15’er yıl hapis cezası verilmesi dikta koşullarını aratmayan nitelikte. Zira “demokratik ilkelerin yaşam bulması” söylemi ile var olan Anayasa taslağı da; Kurucu Meclis ve Şura Konseyine yargılanamazlık yetkisi tanıyan, Başsavcıyı (yargı organlarını) Cumhurbaşkanının seçeceği, Cumhurbaşkanı Mursi’ye “devrimi korumak adına” sınırsız yetkiler tanıyan bir içeriğe sahip.

Ancak belirtmek gerekir ki; Mısır’lı emekçiler,Türkiye’li emekçilere göre; İhvan’ın faşist ve emperyalizme uşak yüzünü çok daha hızlı bir biçimde farkına varmış durumdalar. Kitlerlerin biriken öfkesi ile birlikte Mısır’ın yeniden kitle eylemliliklerine sahne olması ve halk hareketlerinin 2. yılında “Müslüman kardeşler iktidarı yenilecek,devrim sürecek” sloganları bu tablonun net görüngüleri. Kitlelerin muhalefeti ile canlanan süreç, gelienen aşamada Mursi iktidarı ile birlikte demokrasi talebinin tutsak edilmesine sahne olmuş olsa da; emperyalizmin henüz net bir hakimiyet yaratamadığı ve Tahrir meydanında simgeleşen öfkenin henüz sönümlenmediği koşullarda tersine dönme eğilimini güçlü bir biçimde içine barındırıyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu