GüncelKadınMakaleler

ANALİZ | Melek ve Nimet şahsında özsavunma üzerine bir kaç not

Kadınların ortaya koyduğu ve Çilem ile Nevin şahsında daha fazla tartışılan ve sahiplenilen ve bugün Melek ile Nimet şahsında yeniden gündeme gelen özsavunma oldukça politik bir tutumdur.

Antalya’da Döşemealtı ilçesinde, Ramazan İpek tarafından işkenceye maruz kalan Melek İpek; kendisini ve çocuklarını korumak için özsavunma göstererek Ramazan İpek’i vurdu. Melek İpek, jandarma ifadesinden sonra tutuklanmasının ardından Ankara’da yaşayan Nimet Akgün ise, kendisine ve engelli kızına şiddet uygulayan Ali Akgün isimli erkeğe yönelik özsavunmada bulundu.

Yüzü gözü şiddet görmekten morarmış olan Melek İpek, ifadesinde yaşadığı işkenceyi de anlattı.

İpek, 12 yıldır  Ramazan İpek’ten şiddet gördüğünü söyledi. Çok kez karakola ifade verip rapor almayı istediğini, fakat Ramazan İpek’in büyük kızı C.’nin doğumundan sonra “Sen koruma kararı aldırırsın ben karakolda ifade verir çıkarım, döndüğümde seni de bu çocuğu da öldürürüm” diyerek tehdit ettiğini belirtti.

Melek İpek, yaklaşık 7 ay önceki kavgalarında Ramazan İpek’in kendisine şiddet uyguladığı için yaralandığını, “Seni buracıkta öldürüp kıyma yapar köpeklere yediririm, kimse senin izini bile bulamaz” diyerek tehdit etmesi gibi ayrıntıları da ekledi.

Melek İpek bütün bu ayrıntıları anlatmak zorunda bırakıldı, çünkü bunları anlatırsa TC’nin kendi hukukta kulllanılan “meşru müdafaa” ile esasta erkeklerin yararlandığı yine “hukukta” yeri olan “haksız tahrik” indiriminden yararlanabilirdi.

Kadın avukatların davaya dahil olarak devletin kendi hukukta da yer alan bu maddelerden yararlanması için uğraştı ancak Melek İpek kendini korudu için yine tutuklandı.

Ağır şiddet gören Melek’in bu şiddeti içeren fotoğraflarının kullanılması ve aslında şiddeti yeniden üreten bu içerikler Melek’in Gördüğü Şiddeti “Kanıtlamasın” rağmen Melek yine de tutuklandı, erkek yargı iş başındaydı çünkü.

İpek’in anlattıkları ülkede karakolun polisin veya yargının erkekleri adete korumak için var olduğunu gözler önüne seriyor.

İki kadın daha önce bir çok kadın gibi kendi yaşamı için kendisine şiddet uygulayan erkeğe yönelik özsavunması haktır. Başka hiçbir koruma veya caydırma mekanizmasının olmadığı, gerçek adaletin olmadığı, erkek adaletin hayat bulduğu bu ortamda bir kere ya da sistematik şiddete karşı bu özsavunmalar kadınlar için haktır, oldukça önemlidir.

Kadın örgütleri  kadınların kendini, bedenini, yaşamını savunma biçimi olan özsavunmayı “Özsavunma haktır” sloganı ile sahiplenir, sahiplenmeye devam ediyor.

Bugün Melek ve Nimet şahsındaki kadınların özsavunması bize  özsavunmanın kendisini yeniden hatırlatmayı ya da bir çok açıdan yeniden ortaya koymamızı gerekli kılmaktadır.

Özsavunma en basit anlamıyla  kişinin kendini koruması, savunması olarak geçiyor.

Bu basit tanımla bile baktığımızda  kadınların kendini koruduğu, savunduğu her pratik özsavunmadır. Özsavunmayı sadece belli fiziksel veya teknik savunma hareketlerine takabül edecek bir kalıba sokmak bu anlamıyla doğru değildir. “Özsavunma” kavramının eksik olduğunu, başkaca pratiklerin karşılığı olduğu, yerine “hayatını korumak, meşru müdafaa, haksız tahrik indirimi” vb. kavramların kullanılması öneren bu başlık tartışma daha ayrıntılı bir tartışmanın, yazının konusudur.

Aslında en basit haliyle dediğimiz özsavunma tanımı içinde, kadınların ataerkil kaptalist sistem içinde kendini var edebildiği, ürettiği, politika yaptığı, eşit ve özgür bir yaşam için yaptığı her pratik özsavunmadır. Elbetteki özsavunma patiklerinin farklı farklı basamakları vardır.

Örneğin, IŞID çetelerine karşı savaşan kadınları özsavunma biçimi, ayrı bir kadının kendisine şiddet uygulayan erkeğe dönük özsavunması  ayrı ve kadınların şiddete karşı sokağa çıkması  ayrı ancak birbirini tamamlayan özsavunma basamaklarıdır.

Farklı basamaklar olmasının nedeni aynı sistemden beslenen farklı güç odaklarına karşı özsavunmayı içeriyor olmasıdır.

Farklı özsavunma biçimleri birbirinin halkasıdır

Burada anlatılmak  vurgulananmak istenen, hiçbir özsavunma pratiğinin küçümsenmemesi gerekliliğidir.

“Basit fiziksel savunma teknikleri” diyerek kadınları şiddet anında güçlendiren savunma tekniklerini  küçümsemeden tam tersine önemsenmeyerek ancak bununla sınırlamamak gerektiğinin altını çizmek gerekir.

Kadınların örgütlenmesi, kendi gücünü açığa çıkaran, kollektif kadın bilinci, kadın iradesini kuran çalışmalar, politika yaptığı alanlar yaratması, kendi sözünü, deneyimi oluşturan okumalar, kitap yazımları, kadınların politika yaptığı dergiler yani kadın mücadelesinin kendisi kadınların özsavunmasının bir parçasıdır.

Kadın yaşam alanlarının inşa edildiği her alan kadınların kendini var ettiği, koruduğu, iradesini açığa çıkardığı yerlerdir ve özsavunmanın açığa çıktığı yerlerdir. Kadınların birbirini güçlendirdiği, kendi öz dinamiklerini harekete geçirdiği tüm pratikleri özsavunmanın birer parçası olarak alabiriz.

Yine son dönemlerde kadınların erkek yargıya güvenmediğini ortaya yeniden seren ifşa pratikleri, ifşa aracının kendisi özsavunmadır.

Adaletin erkek iktidardan gelmeyeceğine emin olan, bunu bir çok kadının yaşamı boyunca uğradığı fiziksel, cinsel, ekonomik ve pskolojik şiddet ile deneyimleyen kadınlar ifşa ile kendi özsavunmalarını kurmaktadır.

Bunu kadın mücadelesi sonucu elde edilen ve burjuva hukukta da uygulanmasa da yeri olan “Kadının beyanı esastır, tersini ispat yükümlülüğü erkeğe aittir” ilkesi ile bu özsavunmayı hayata geçirmektedir.

Yine kadınların kitlesel sokağa çıkışları, şiddetin her türlüsüne ve emek sömürüsünün boyutladırıldığı  bu süreçte bir özsavunmayı hayata geçirme arayışının birer halkasını oluşturmaktadır.

IŞID çetelerine karşı topraklarını koruyan, yaşam alanlarını inşa eden kadınların özsavunması da büyük kadın kitlelerine güç olmakta, umut olmakta, kadınlara kadınların gücünü gösteren çok önemli bir özsavunma biçimidir.

Kurulan kadın birlikleri, erkekleri cezalandıran kadın grupları kadınlara birlikte olduklarında daha güçlü olacaklarını ve bir biçimi ile özsavunmaya çağıran pratiklerdir.

Kendisine dönük her türlü  erkek şiddete karşı özsavunma gösteren kadınlar da erkek devlete ve koruduğu erkeğe önemli mesajlar vermektedir. O nedenle ataerkil-devlet özsavunma gösteren neredeyse her kadına, ölmemek için öldüren ve yasalarda “meşru müdafaa” olarak geçmesine rağmen müebbet “cezası” vererek, kendi erkek adaleti ile kadınlara kendi mesajını vermektedir.

 

Kadınların özsavunması haktır ve politiktir

Kadınların ortaya koyduğu ve Çilem ile Nevin şahsında daha fazla tartışılan ve sahiplenilen ve bugün Melek ile Nimet şahsında yeniden gündeme gelen özsavunma oldukça politik bir tutumdur.

İnsan öldürmekten zevk almayan ancak kendisini korumayan ve şiddet uygulayanı adeta teşvik eden devlete karşı kendi özsavunma mekanizmalarını hayata geçiren kadınlar tıpkı kadın örgütlerinin politik tercihleri ile örgütledikleri gibi politik bir tutum takınmakta ve karşılığında ise devletin müebbet cezası ile takındığı politik tutumla karşılaşmaktadır.

Kadınlar açısından bedeni dönük savunmada bulunması, bedenini şiddete karşı korumak zorunda kalması bugünkü patriarkal sistemin dayattığı bir gerçek.

Kadınları korumayan, emek sömürüsü ile şiddet ile toplumsal cinsiyet rolleri ile eve hapseden mevcut egemenler kadınların kendini koruması, bedenine, benliğine dönük saldırılara karşı kendini savunmak zorunda bırakmaktadır. Melek ve Nimet’te ülkemizdeki erkek adalete başvurması sonuç vermediğini görünce kendi özsavunmalarını hayata geçirdi.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu