Güncel

Roboski’nin acısı hala taze

Meclis insan hakları komisyonuna bağlı olan Uludere alt komisyonu, Uludere (Roboski) raporunu açıkladı. Raporda özetle “olayda herhangi bir kasıt olmadığı sonucuna varılmıştır” denildi.
Hatırlanacağı üzere 28 Aralık 2011 günü, Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarında savaş uçakları ile yapılan bombardıman sonucu 34 Roboski’li Kürt köylüsü feci şekilde can vermişti. Yaşanan bu katliamın üzerinden yaklaşık 15 ay geçtikten sonra açıklanan rapor Roboski köylülerine bir kez daha aynı acıyı yaşatmıştır.

İşte katliama ilişkin meclis insan hakları komisyonu Uludere alt komisyonunun 84 sayfalık raporunun satır başları;
1-Olayın kasten yapıldığına yönelik bir delil yok
2-Kaçakçı grubun içinde teröristlerin de olduğu bilgisi var.
3-İlk bomba 21:40 son bomba 22:40’da atıldı.
4-Valiye operasyonla ilgili bilgi verilmedi.

Raporun ana hatlarını, burada yapılan kaçakçılık faaliyetlerine dönük tavsiyelerin ve grup içerisinde PKK’lilerin olduğu bilgisinin olduğu oluşturuyor. Ayrıca raporda, insansız hava araçlarının (İHA) olay günü 7 saat 40 dakika görüntü aldığı bilgisi de mevcut. Fakat bu süre içerisinde nasıl olup da grubun PKK’li mi yoksa köylü mü olduğunun nasıl olup da tespit edemediğine dair bir açıklama yok.

Grupların;Türkiye sınırına yakın bir noktada, açık alanda yaklaşık 35 dakika  hiçbir güvenlik önlemi almadan bekleme yaptığı dolayısı ile bu grubun PKK’li olma ihtimalinin çok zayıf olduğu raporda ifade edilmiştir. Bu ifadeye rağmen Genelkurmay’ın haftanin bölgesindeki hareketliği öne sürülerek “grubun “terör” grubu olması yönünde güçlü ibareler var’” denilerek çelişkili ifadeler kullanılmıştır. (Keza grup PKK’li olsa bile vurulması mı gerekiyordu? O zaman bu bir katliam olmayacak mıydı?)

Yine vur emrinin kim ve kimler tarafından verildiği, istihbarat bilgilerinin nereden alındığı gibi temel sorular cevapsız bırakılmıştır.
Rapora muhalefet şerhini koyan BDP’li Ertuğrul kürkçü; komisyonun katliamın sorumlularını bırakıp kaçakçılığın önlenmesine dair tavsiyelerde bulunarak, katliamı aklayacağı yönündeki düşünceleri haklı çıkardığını ifade etmiştir. Ayrıca komisyon raporunun kabul edilenden 3 hafta sonra açıklanması ise başka soru işaretlerini akla getirmektedir.

Bir Rapordan Daha Fazlası

Roboski’de yaşanan katliamın üzerinden yaklaşık 15 ay geçti. Roboski’de yaşananlar aslında bu coğrafyada yaşayan insanların yeni tanık olduğu bir şey değildi. Roboski ve onun gibi birçok Kürt köylüsü yaşamları ile tanıktırlar ki, bu topraklarda zulmün ve acının kol kola birlikteliği en çok onların payına düşmüştür.

İşte Roboski köylüsü de bu sarmal içerisinde yaşama tutunmaya çalışmaktadır. Geçimlerini ise aralarına çizilen sınıra ve mayınlara rağmen sınırın diğer tarafındaki Kürt köyleri ile yaparak sağlamaktalar. Her ne kadar bu yaşam savaşı birileri tarafından kaçakçılık olarak adlandırılsa da, bu köylüler için hayatta kalmalarını sağlayan temel bir zorunluluktur bu. Her zaman yaptıkları gibi 28 Aralık günü de sınırın diğer tarafına götürecekleri malları katırlarına yükleyerek düştüler yollarla. Yapılan ticaret kaçakçılık olarak adlandırılsa da buralarda sıkça bulunan karakollar da bu durumdan yıllardır haberdardır. Hatta bazı zamanlarda köylülere “şu saatte gidin şu saatte gelin” gibi telkinlerde de bulunulmaktadır. O gün de bu sınır ötesine geçen köylülerden haberdardır, etkili ve yetkili merciler. İnsansız hava araçları, uydu görüntüleri, predatorlar, savaş uçakları, telsizlerde eşkaller ve yaşamları param parça eden bombalar.

ROBOSKİRoboski’li köylünün payına düşen ölüm. 28 Aralık 2011 gününün kısa özeti bu olmuştur. Roboski’ de parçalanan bedenler ve umutlar bundan sonraki süreçte vicdanlarda her geçen gün başka bir acı bırakarak yaşanacaktır. Roboski’de yaşananlar her konuda hassas ‘’medyamızda’’ tam bir gün sonra yer bulurken, katır sırtlarında parçalanmış bedenlere Roboski mezarlığında ağıtlar yakılıyordu. Tam bir üç maymun oynanıyordu.

Yaşananlar gizlenmeye her ne kadar çalışılsa da, gerçek balçıkla sıvanmıyordu tıpkı güneş gibi. Ayrıntılar ortaya çıktıkça öfke büyüyordu. Halk bu olayın aydınlanması için sokaklara çıkıyordu. Evet, yaşanan bir katliamdı. Bir katliam daha nasıl olabilirdi ki? 21. Yüzyılda insanları üzerlerine savaş uçakları ile bomba yağdırılmıştı. Kamuoyundan gelen tepkiler ve sürecin aydınlanması yönündeki gayretler muktedirleri de bu konuda bir şeyler yapmaları gerektiği noktasında ikna etmişti.

Her ne kadar üzeri kapatılmaya çalışılsa da bu bir türlü yapılamıyordu. Kürtaj tartışması bu dönemin balçık görevini göremeyince, bir itirafla “her kürtaj bir uluderedir” denilerek, katliam ‘’kabulleniliyordu’’ başbakan tarafından.İşte tam bu süreçte ortaya çıktı meclis insan hakları Uludere alt komisyonu. Fakat zaman ilerledikçe somut hiçbir ilerlemenin yaşanmaması, katliamda yaşamlarını yitiren insanlarının bırakın dinlenilmesini olayı protesto etmekten gözaltına alınması, komisyona muktedirlerin biçtiği misyonu yavaş yavaş ortaya çıkarıyordu. Çocuklarını bir katliamla kaybeden ailelerin sorumlular ortaya çıkarılsın talebi; kan parası adı altında verilmek istenen sus payıyla boğulmak istenirken, artık iyimser olunacak bir durum da kalmamıştı.

Ve nihayet komisyon raporu;

En başından beri üstüne biçilen role uygun olarak hareket eden komisyon beklenen kararını vermiştir. Olayda kasıt yoktur. Tüm muhalefet şerhlerine daha da önemlisi insanların acılarını tazelemek pahasına alınan bu karar kafalarda ki soru işaretlerine bir cevap niteliğinde.
Yeni süreçte dillendirilen barış söyleminin ne anlama geldiğine bakmak için yönümüzü Roboski’ye dönmek gerekecek.

(Ankara’dan bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu