Güncel

Ergene çadır direnişinin güncesi.

Haber Merkezi: 6. gün

Açık alanda yaşamaya alıştık bulunduğumuz yerde iki büyük ağaç var onların gölgeleri sayesinde güneşten korunuyoruz. Son iki gündür rüzgâr duruyor ya da ara ara yönü değişiyor, rüzgâr olmayan zamanlarda derenin kirliliğinden kaynaklanan koku nefes aldırmıyor. “Arkadaşlar gaz maskesi getirin” diye şaka yapıyoruz.

Bu sabah ziyaretçilerimiz erken saatten itibaren başladılar gelmeye. Mahalleden gelen Bulgaristan göçmeni kökenli üç genç “Bir haftadır gelmek istiyorduk ama nişanımız vardı gelemedik” dediler. Babaları günlerden beri koyun otlatıyordu bizi uzaktan görüyormuş. Eşine ve çocuklarına ziyarete gelmelerini tembihlemiş. Ergene ve AKP politikaları üzerine sohbet ettik.  

Onlar gitmeden kızı 2008 yılında dereye düşüp boğulma tehlikesi atlatan yaşlı bir amca geldi. Mahalledeki hemen herkes bu olayı anlatıyordu. Amcanın kızı 13-14 yaşlarındayken dereye düşüp boğulmuş. Kızı devlet yetkilileri birkaç gün arayıp bulamayınca aramaktan vazgeçmişler. Babası dereye girip 58 gün boyunca kendisi kızının cesedini aramış. Düştüğü yerden 3 km ilerde cesedini bulmuş. Amcanın bacaklarında deredeki kimyasal kirlilikten kaynaklı kalıcı lekeler oluşmuş. Kızının resimlerini ve onunla ilgili çıkan haberleri getirmiş, Amca, kızının cesedini bulduğunda savcıya haber vermiş. Savcılık saatlerce bekleterek işi uzatmış, Amca sinirlenerek “Çocuğumu dere gene alıp götürecek” diye bağırıp üzerlerine yürümüş ve devlet yetkilileri kaçmış ( anlatırken yine sinirleniyordu). Acılı amca adalet olmayan bir ülkede adalet mücadelesi vermeye çalışıyor…

Akşam saatlerinde işten çıkan işçiler geldi, civardaki Bektaşi-Alevi köyünden, Bulgaristan göçmeni, Erzincanlı, Dersimli, hepsi işçi ve mahalleliydi. Kokudan şikayetlenmeye hakkımız yok diye düşünüyoruz çünkü bizim birkaç gündür soluduğumuz bu havayı onlar yıllardır soluyor.

8.GÜN

Saat 15.00 de AKP önünde basın açıklamamızı yaptık. Saat 16.30 civarı 10 kişilik bir CHP heyeti geldi. Kampanyamızı anlattık. CHP’liler kendilerini bu kirliliğin dışında tutuyordu. AKP kadar CHP’nin de sorumlu olduğunu söyledik. Çünkü bölgede ki tüm belediyeler CHP belediyesi. Eğer gerçekten bir şey yapmak isteseydi meclisi zorlayabilirdi, kamuoyu yaratabilirdi fakat bunları yapmadı biz faaliyet yürütürken belediye başkanlarının dahi engellemeleriyle karşılaştık, diye anlattık. Onlar da buraya bizimle tartışmaya gelen herkes de olduğu gibi söylediklerimizi kabul ettiler fakat onlar da esas sorumlunun emperyalizm olduklarını bildikleri için seslerini çıkarmadılar. Saat 18.00’de TKM müzik grubunun dinletisi oldu. Grup Yorum ve Trakya türküleri ile 1 saatlik bir dinleti verdiler. Gün boyu arabaların korna çalarak destekleri devam etti.

13. gün.

Öğle saatlerinde iki misafirimiz vardı, “belediyede çalışıyoruz, yanınıza gelemedik ama sizi destekliyoruz” diyerek geldiler. Fotoğraf sergimizdeki fotoğraflar üzerinden Ergene Havzası’nın içinde bulunduğu durumu daha ayrıntılı anlattık. 13 gündür sabah-akşam geçen işçi servisleri bizi görüyor. Kimisi geçerken uzun uzun korna çalarak destek veriyor, kimisi geçip gidiyor. Fakat geçen araçlarda bizi gören insanlar birkaç gün sonra çıkıp geliyor.” İşe giderken görüyoruz gelemedik kusura bakmayın” diye mahcubiyet belirtiyorlar.

Günlerdir kurduğumuz çadırlarımızla sesimizi duyurmaya Ergene’nin çığlığını herkese ulaştırmaya çalışıyoruz.

20. gün.

Sabaha yine arabaların korna sesleri ile başladık. Her sabah işçi servislerinden önce kalkıyoruz. Bu arada bizde fark ediyoruz ki küçük gibi görünen bu karşı duruş tüm Çorlu’da konuşuluyor. Araç sahipleri durup “Korna çalmanın dışında başka ne yapabiliriz” diye soruyor. Örgütlenmek zorunda olduğumuzu anlatıyoruz. Verdiğimiz mücadeleden örnekler veriyoruz. Bu güne dek verilen mücadelelerin yanlışı da çevre eylemleri ile Ergene eylemleri ile düzene karşı verilen mücadeleyi birbirinden ayırmak. Bölgede Ergene Nehri’nin temizletilmesi için yapılan sayılı eylem var, buna bizde dâhiliz ancak halkta “ çok şey yaptık olmadı” gibi yanlış bir düşünce oluşmuş bunun nedeni de aslında solun ve bizim halkı örgütlemek için elimizden gelen her şeyi yapmamış oluşumuz. Bir anlamda bizde anlatırken bunun özeleştirisini veriyoruz. “ bir şeyler yaptık ama daha hiç bir şey yapmadık birlik olamadan, örgütlenmeden deremizi, toprağımızı temizleyemeyeceğiz” diyerek anlatıyoruz.

Bu gün 68 yaşında 1989 Bulgaristan göçmeni bir amca geldi “ Siz varken biraz temiz koktu hava ama iki gündür size de alıştılar saldılar gene” diyerek başladı sohbete. Amca ile uzun uzun sosyalist sistem üzerine konuştuk. “Komünisti onlar, para yoktu sonra düzelince gelmeye başladı, traktör sonra geldi, açlık yoksulluk yoktu, paraya da ihtiyacımız olmuyordu, tatile gidebiliyorduk” diyen amca komünizmi savunmak bu ülkede suç olduğu için komünizme (aslında Sosyalizm) kızar gibi anlatıyordu ama anlattıklarının hepsi iyi ve doğru uygulamalardı. “ Amca burada hiç tatile gittin mi?” diye sorduk, amca; ”Yok be nerde” dedi.

Yoldan geçen bir araç durdu, “Daha önce Hayrettin Karaca ile yürüyüş yaptık olmadı” dedi, ona Hayrettin Karaca’nın TEMA Vakfı’nın HES projelerinin ortağı olduğunu, özellikle halkın tepkilerini, öfkesini yok etmek için çalıştığını anlatıyoruz. Eşi bizi ikinci kez görüp durduklarını anlatıyor. Arabada 10 yaşlarında bir kız çocuğu vardı özellikle o “Baba kornaya bas” diyormuş. Öğretmen olan eşi kısa bir sohbetin ardından duygulanıp ağlıyor “ Şu son zamanlarda böyle mücadele edenleri görünce umutlanıyorum, ne güzel gençlerimiz var” diyor bu sözleri ağlayarak söylüyor. Her duygu bize ait, öfkede, sevgide, gözyaşı da, biz var olduğumuz sürece elbette umut olacak diye anlatıyoruz. Teşekkür ederek ayrılıyorlar yanımızdan.

Bu gün hangi fabrika olduğunu tespit edemedik ama 10 gün önce kara dumanları bırakan fabrika yine filtre çalıştırmadan saldı dumanlarını. “Bu ne utanmazlık, eylem yapıyoruz, dereye atık atmaya, kara dumanı salmaya devam ediyorlar” diyoruz. Ama işte kapitalizm kar için her türlü ahlaksızlığı yaptığı gibi doğayı kirletirken de utanmıyor, yasaymış, hukukmuş hepsi ondan yana.

Akşam mahalleden gençler geldi çadırımıza “ Sabah giderken görüyoruz, akşam gelirken görüyoruz hep bir şeyler yapıyorsunuz hiç uyumuyor musunuz?” diyorlar. “On gündür gelmek istedik bu gün gelebildik” diyor.

Günlerdir bizi gören halkımız genci, yaşlısı geliyor, AKP ye, CHP’ ye, MHP’ ye oy veren insanlarımız hepimiz bu topraklarda yaşayıp patronların kârı için zehirleniyoruz.

21. gün

Ergene Nehri’nin temizletilmesi ve Ergene Havzası içinde yer alan fabrikalara arıtma takılması için başlattığımız Çadır Direnişi’nin 21. Gününü geride bıraktık.

Eylemimiz için Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi sınırlarında yer alan Çorlu Deresi kıyısını seçtik. Çünkü Çorlu Deresi Ergene Nehrini besleyen en büyük dere ve aynı zamanda en çok kirleten dere. Çünkü Çerkezköy, Veliköy, Velimeşe ve Çorlu’daki fabrikalar atıklarını Çorlu Deresi’ne bırakıyor.

Ergene Nehrine pek çok fabrikanın atığı bırakılıyor. Ergene Havzasında Kanser oranları %100’e varan oranlarda artmıştır. Hamile kadınların düşük vakaları artmıştır. Ergene suyu ile dolaylı yollardan beslenen hayvanların ömürleri kısalmıştır. Fabrikaların yer altı sularını kullanması nedeniyle tarım için kullanılan su azalmıştır.

AKP iktidarı ile son 10 yılda kirlilik kat be kat artmıştır. Yeni yapılacak Islah Organize Sanayi Bölgeleri ile Ergene Havzası çok daha fazla kirletilecek ve temel yaşam alanlarımız, su kaynaklarımız yok edilecek.

Geçen yıl Haziran ve Temmuz aylarında Edirne Uzunköprü’den başlayarak, 3 il, 8 ilçe, 37 köy dolaşarak imzalar topladık. 39 gün boyunca 900 km’lik yolu adım adım yürüyerek Ankara’ya ulaştık. Topladığımız 14 bin imzayı TBMM Çevre Komisyonu’na verdik. İmzaları bizden bölgemizin milletvekili Emre Köprülü teslim aldı. İmzalarla birlikte Ergene Nehri’nin o kapkara suyunu da götürdük meclise ama içeri almadılar. Yürüyüşümüzden sonra bölgedeki fabrikalara ceza kesildi ama fabrikalar nehrimizi kirletmeye, sağlığımızı zehirlemeye devam ediyor.

Trakya Halk Komitesi olarak 7 Temmuz 2013 tarihinde Çadır direnişine başladık. Amacımız Ergene Nehrini kirleten fabrikaları ve bu kirliliğe göz yumarak temel yaşam alanlarımızı yok eden, halkın kasten ölümüne neden olan yetkili tüm kurumları teşhir etmek. Ve bir an önce Ergene Nehri’nin temizletilmesini sağlamak. Fabrikalara arıtma takılmalı ve arıtma çalıştırmayan fabrikalara ceza olarak kapatılmalı.

13 Haziran 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Ergene Havzası Koruma Planı, Ergene Havzasını koruma değil daha çok katletme planıdır. İstanbul’un sanayi fabrikalarını bölgemize taşımak ve ergene Havzasını daha çok katletmek için ustaca ve sinsice hazırlanmış bir plandır.

21 gündür Çorlu Deresi kenarında E5 Karayolu yanında kurduğumuz çadırlarla sesimizi duyurabildiğimiz herkese bu kirliliğe bir an önce son verilmesi gerektiğini anlatıyoruz. İlk günler ziyaretçilerimiz fabrika sahipleriydi, Deri OSB’nin müdürü ikinci gün geldi “arıtmamızın suyu içilebilir” diyerek kendini savundu, bizse şunu dedik “ o suyu çocuğunuza içirin biz çadırları kaldırıp gideceğiz” elbette bu su kirli ve içilemez bizde 16 gündür buradayız.

Ergene sadece Trakya’nın sorunu değil tüm Türkiye’nin sorunu. Yediğimiz pirinç, şeker, ayçiçeği ile et ve et ürünleri ile içtiğimiz süt ve süt ürünleri ile kanımıza karışıyor. Bir zamanlar yaşam kaynağımız olan Ergene şimdi ölüm saçan bir hale geldi. Bir an evvel bu çevre ve insan katliamına dur denilmeli.

Ergene temizlensin fabrikalara arıtma takılsın.

Tüm basını bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu