Makaleler

Dershaneler krizi: Kutsal ittifak ve çelişkinin laneti…

Mao Zedung’un çelişki teorisinde temel vurgulardan biri çelişkinin sürekliliğidir. Bunun doğada, yaşamda, düşüncede, ekonomide, siyasette hemen her yerde olduğudur. Dershane tartışmaları Mao’nun teorisinin güncelliğinin somut ifadesi gibi adeta. Zira bu tartışma egemen sınıflar arasındaki mevcut çelişkinin ayyuka çıktığı noktadır.

AKP 11 yıllık devlet yönetimi süresince “birlik”, “bütünlük” ve “aynılık”gibi eşyanın doğasına ters açıklamalarıyla herhangi bir çelişkinin olmadığından dem vuruyordu. Fakat diyalektik ne AKP’ye ne de Cemaat’e baka, o, hükmünü sürdürür.

Egemen sınıf iktidarı, devlet yönetimi nezdinde her daim bir koalisyon konumundadır. Farklı klikler devlet yapılanması içinde konumlanır ve devlet yönetiminde güçlü bir konum elde etmek ister ve de bunun savaşını verir.

Tek parti hükümeti dönemlerinde de (menderes, Özal, şimdilerde Tayyip) değişen bir durum söz konusu değildir. Devlet yönetimlerinde kilit bir noktaya sahip olan gücünü artırmak adına kadrolaşır. Bugün muhalefet diye anılan diğer sınıf klikleri tersi biçimde üstün olan kliği zayıflatma çabası içine girer. Ve bu savaş (çelişki) daimidir.

AKP tek parti hükümeti dönemlerinde, savaşın esas rakibi baştan itibaren Gülen Cemaatidir. Diğer sınıf klikleri ABD emperyalizminin Ortadoğu’da TC devletine biçtiği model olma (Laik Müslüman yönetim) politikasının baskısı altında AKP’nin doğrudan karşısına çıkamaz durumda oluşu muhafazakar kesimi güçlendirirken aynı zamanda muhafazakar kesim arasındaki çelişkileri de derinleştiren bir etki olmuştur.

Ortadoğu’da neo-liberal sermaye hareketi doğrultusunda model ülke olma (ve Ortadoğu’daki İslamiyeti de ılımlılaştırma) görevini TC devleti mevcut haliyle yapacak durumda değildi. Laik Müslüman bir yönetimi de ne Cemaat’in ne AKP’in tek başına kaldırabilecek konumu vardı. Dolayısıyla Cemaat destekli AKP üç dönem hükümet oldu. Bu adı konmamış bir koalisyondu. Ve emperyalizmin doğrudan desteğini alıyordu.

Laik-müslüman yaftasıyla devlet yönetimine gelen AKP-Cemaat ikilisi devlet yapılanması içinde kadrolaşmaya başladı. Cemaat emniyet, yargı ve ordu içinde yoğunlaşırken AKP bürokrasi ve MİT içinde yoğunlaştı. Bu süre içinde birçok kez karşı karşıya geldiler. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yargılanma olayı çelişkinin en bariz görüntüsü idi.

Çelişkinin taraflarının devlet yönetimine sahip olma savaşı aralarındaki tek farkı arz etmiyor. Hem AKP’nin hem de Cemaat’in dini görüşleri, anlayışı da aynı değil. AKP’nin dini şekillenişi Cemaat’in dini şekillenişine göre radikal bir eğilime daha müsait. Uluslar arası boyut olarak da Cemaat AKP’den daha ileri bir pozisyona ve sıkı bir ilişki ağına sahip. AKP Cemaat’in bu gücünün farkında olarak muhafazakar tabanına daha fazla yüklenerek güçlenme, devlet yapılanması içinde Cemaat’in gücünü azaltma çabası gütmektedir.

Dershane tartışması olarak görünüm kazanan mevcut çelişki, baştan beri varolan çelişkinin giderek derinleşme biçimidir de. AKP, dershaneleri okul yapma girişimi ile denetim altına almak isterken (bu Cemaat’in tabanına ulaşım ayağının kesilmesidir) Cemaat buna Zaman gazetesi gibi yayın organlarında cevap vermektedir.

Dershane özgülünde AKP-Cemaat çatışması kısa vadede uzlaşılır bir çelişki olarak görünse de uzun vadede mevcut çelişkinin uzlaşmaz bir aşamaya doğru ilerlediğinin ifadesidir. Zira, devlet yönetiminde paylaşılacak mevkiler paylaşılmış, birbirlerinin mevkilerine yönelim başlamıştır.

AKP-Cemaat arasındaki çelişkinin uzlaşmaz aşamasının bir yönetememe krizine dönüşmesi kendiliğinden bir sürecin değil toplumsal muhalefetin ürünü olacaktır. Kendi aralarındaki çelişkinin çözümü, bir tarafın gücünün zayıflatılıp ezilmesi ile olacaktır. Bu da devlet otoritesinin, diktatörlüğünün güçlenmesi demektir. Bizim istediğimiz ve ihtiyacımız bu değildir. İstediğimiz çelişkilerini derinleştirmek, yönetememe krizine sokmak ve toplumsal alt üst oluşu gerçekleştirmektir. Yapılması gereken açıktır; bir değil iki değil daha fazla Gezi, daha güçlü Gezi…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu