Sendikal düşmanlık sonucu atılan işçilerin geri alınmasını, mobbing uygulayan müdürlere soruşturma açılmasını ve yönetimle DİSK/ Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası (BTO-Sen) arasında toplu iş sözleşmesi (TİS) imzalanmasını isteyen işçilerin mücadelesi sonucu, Belediye yönetimiyle sendika görüşmelerinde mutabakata varıldı.
Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak direniş sürecinde işçilerle birlikte olan DİSK/BTO-Sen örgütlenme uzmanlarından Ali Haydar Keleş ile direniş ve kazanım sürecine dair söyleşi gerçekleştirdik.
– İlk olarak Ağaç AŞ işçilerinin çalışma koşullarını anlatabilir misiniz?
– Ağaç AŞ İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir şirkettir. Bu şirkette çalışan işçiler, İstanbul halkının yaşadığı şehri daha güzel ve yaşanılır hale getirenlerdir. Şehrin parkları, mesire yerleri, koruluklar, anayolların kenarlarındaki yeşil alanlar, kavşakların çevre düzenlenmesi ve bakımını yapan Ağaç AŞ işçileridir.
Ağaç AŞ işçileri kışın soğuk havalarda, yazın kızgın güneşin altında ağır ve zor işler yapmaktalar. İşçi sağlığı ve iş güvenliği bakımlarından ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Çalışma sahalarının çoğunda tuvalet, içme suyu, molalarda dinlenip çay içilecek yerler yoktur. Kötü çalışma koşulları, en çok kadınları etkilemektedir. Kadın işçilerin özgünlüklerine dair hiçbir düzenlenme yapılmamıştır. Verilen yemek ücreti ancak simit almaya yetmektedir, verilen yol ücretiyle sadece bir akbil basılabilecek durumdadır.
Asgari ücretle çalışan arkadaşlarımız, kötü çalışma koşulları ve sefalet ücretine karşı sendikamız BTO-Sen’de örgütlenmeye başladılar.
– İşten çıkartılma sürecini de anlatır mısınız?
– Sendikal örgütlenmeye başladıktan kısa süre sonra işyerinde çoğunluğu sağladık. Ardından çeşitli baskılarla karşılaştık; içinde sendikamızın görevlilerinin de olduğu işçilerden çıkarılanlar oldu, evine uzak şantiyelere sürgüne gönderilenler oldu, mobbing başladı, sendikamızın örgütlenme faaliyeti engellenmeye çalışıldı. Bazı müdür ve şefler ikna odaları kurdular, üyelerimiz tek tek bu odaya çağrılarak sarı sendikaya geçmedikleri durumda işten çıkartılacakları söylendi.
Bazı arkadaşlarımızın telefonlarına el konularak e-devletlerine girildi ve rızaları dışında sarı sendikaya üyelikleri yapıldı. Organize şekilde sendikal baskı başlatıldı, organize suç işlendi. Üyelerimizi yıldırmak için aslı astarı olmayan tutanaklar tutuldu ve bunlar gerekçe gösterilerek işten çıkartılanlar oldu. Hakkında soruşturma açılması ve gerekli yaptırımların yapılmasını istediğimiz şeflerden biri, sendika görevlimize “işe gelsen dahi işe gelmediğine dair tutanak tutar ve devamsızlık gerekçesiyle seni işten çıkartırız” tehdidinde bulunduktan bir hafta sonra bu arkadaşımız 23 Nisan günü işe gittiği, mesaiye kaldığı ve 10 işçiyle birlikte sahada çalıştığı halde o gün işe gitmediği gerekçesiyle işten çıkartıldı.
Sendikamız baskı uygulayan, işçileri tehdit eden, usulsüzlük yapan 23 Ağaç AŞ yöneticisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Aralık ayında haksız yere işten çıkartılan arkadaşlarımız için işe iade davaları açtık. Yine Aralık ayında Saraçhane’de İBB önünde basın açıklaması yaptık, süreç boyunca eylem ve etkinliklerle kamuoyu oluşturduk. Şantiyelerde baskı ve mobbinge karşı eylemler gerçekleştirdik.
Baskı, mobbing, sürgün, işten çıkartma, kötü çalışma koşulları ve sefalet ücretine karşı birliğimizi ve örgütlü yapımızı güçlendirdik. Sendikamızın İstanbul şubesini örgütledik. Tüm baskılar karşısında daha organize olmuş örgütlü bir işçi gücüyle duruş sergiledik.
Sendikamızın oluşturduğu heyetle, siyasi partilere ziyaretler düzenledik, İstanbul halkını bilgilendiren ve Ağaç AŞ işçilerine destek vermeye çağıran bildiriler yazdık. Şantiyelerde engelleme girişimlerine rağmen toplantılar yaptık. İşçi sınıfının mücadelelerle kazandığı bir dizi hakkı kullanmak da ısrar ettik.
Geliyoruz…
– İşten atma saldırılarına karşı başlayan direniş nasıl örüldü?
– GELİYORUZ şiarıyla 1 Mayıs’tan hemen sonra başlayan bir kampanya örgütledik. Kampanyanın 3 temel talebi vardı;
1- TİS imzalansın, 2- İşten haksız yere çıkarılmış olan başta sendika görevlilerimiz olmak üzere işten çıkarılanlar geri alınsın, 3- İşçilere baskı uygulayan amirlere soruşturma açılsın.
Bu talepleri üyelerimizle yaptığımız toplantılarda belirledik. TİS taslağını da yine üyelerimizle beraber hazırladık. Bu kampanyanın iki hedef kitlesi vardı; birincisi sendika üyesi arkadaşlarımızın iç organizasyonuydu. İkincisi ise İstanbul halkına ve ilerici kamuoyuyla olup biteni paylaşarak destek istemekti.
13 Haziran günü, 23 şantiyeden 400’den fazla üyemiz şantiyelerinden ayrılarak İBB Belediye Meclisinin yapılacağı Belediye binası önündeki Saraçhane Parkı’na geldi. Şantiyelerde kalan arkadaşlarımızın çoğu ise çalışmadı. Gün boyu taleplerimize karşılık verilmesini bekledik.
Akşam saatlerinde parkta yaptığımız forumda geceyi parkta geçirme ve taleplerimiz karşılanan kadar gitmeme kararı aldık. O saatten sonra direniş çadırı kurduk, polis çadırı kaldırmamızı istedi ve müdahale etme tehdidinde bulundu. İşçilerin çadır çevresinde kenetlenmesiyle tehdit boşa düştü ve çadır kalmaya devam etti. İki gün boyunca mücadeleci sendika yönetici ve üyeleri yanımızdaydı, emek dostları ve sol-sosyalist partilerden arkadaşlar yanımızdaydı.
Vekillerden Murat Çepni, Musa Piroğlu ve Züleyha Gülüm yanımızdaydı. Adını sayamadığım çok sayıda kurum ve yapıdan destekçiler yanımızdaydı. Tabi ki İstanbul halkından ve basın emekçilerinden direnişimize katkı yapan yanımızda duran, sesimizi duyuran çok sayıda arkadaşımız yanımızdaydı. Haklı bir direniş, fiili meşru bir direniş çevresinde kenetlenenler arkadaşlarımız İBB yönetiminin adım atmasını sağladı.
– BTO-Sen ile İBB arasındaki görüşmeler ne durumda?
– Süreç boyunca İBB yönetimi adına görevlendirilen heyetle görüşmelerimiz oldu. Salı sabahı bir görüşmemiz daha oldu. Taleplerimizin tamamının karşılanması ısrarımız ve bu taleplerin arkasında kararlı işçi kitlesinin duruşu sonuç verdi ve İBB yönetimi adına Saraçhane Parkı’na gelen yetkililer, taleplerimizi kabul ettiklerini açıkladılar.
Buna göre; 6 sendika görevlimiz ve 7 engelli arkadaşımız işe geri dönecek, sürgün edilen 4 arkadaşımız eski şantiyelerine dönecek; işçiye hakaret eden, sürülmesine neden olan, baskı ve mobbing yapan yöneticilerden 5’i hakkında disiplin soruşturması açılacak ve önümüzdeki hafta BTO-Sen’le Belediye yönetimi toplu sözleşme masasına oturacak.
“Yetki işçidedir!”
– Bu kazanıma ilişkin neler söylemek istersiniz?
– Bu kazanıma dair çok şey söylenebilir. Öncelikle fiili meşru mücadele çizgisinden ilerleyerek kazanım elde edilebildiğine iyi bir örnek olduğunu söyleyebiliriz. İşçiler haklı talepleri için birarada durunca, örgütlü davranınca aşamayacağı engel, kazanamayacağı şey yok. Ağaç AŞ işçileri haklarını alana kadar Saraçhane’den ayrılmayacaklarını ilan ederek protestocu tarzla aralarına bir duvar ördüler, kazanıma kilitlenmiş bir duruşla başarı elde edilebileceğini hatırlattılar.
TİS hakkını kullanmanın önüne binbir engel konulmuş durumda. Aynı şeyi sendika yetki süreci için de söyleyebiliriz. Bazı iş kollarında sendikanın yetki almak için o iş kolu barajını geçmesi mümkün değil, işkolu barajı- işyeri barajı gibi binbir engel var sendikal yetkinin önünde.
Bir de yetki süreci davalık olan çok işyeri var, bu davalar yıllarca sürüp gidiyor ve kaybeden işçi oluyor. Ağaç AŞ işçilerinin de yetki bakımından devam eden 2 mahkemesi var. Yıllarca sürecek bu davaların sonucunu bekleyemezdik. Yetki işçidedir, işçi örgütlenince, kararlı durunca ve direnince TİS hakkını alabileceğini Ağaç AŞ işçisi gösterdi. Meşru mücadeleyle TİS hakkı kazanılabilir, keza kazanıldı.
Ağaç AŞ işçisi, İBB’de çalışan 86 bin işçi kardeşine bunun yapılabileceğini göstermiştir. Aynı mesaj tüm belediye işçilerine ve işçi sınıfına verilmiştir.
Son olarak onurluca direnen ve kazanan Ağaç AŞ işçilerini bir de gazeteniz aracılığıyla kutlamak istiyorum. Bize destek olan herkese ve okurlarınıza ulaşmamıza vesile olduğunuz için Özgür Gelecek gazetesine teşekkür ederiz.
