DünyaGüncel

ÇEVİRİ | Fransa’nın Emeklilik Reformuna Karşı Protestolar Avrupa’da Nasıl Görülüyor?

Açıklama: Macron hükümetinin emeklilik yaşını kademeli olarak 62’den 64’e çıkaran “emeklilik reformu” artık yasalaştı. Ancak Fransız işçi sınıfı aylardır süren direnişini bitirmiş değil. Haziran ayı başında büyük bir gösteriye hazırlanıyor. Fransa’da böylesi büyük bir direniş varken, Avrupa’nın diğer ülkelerinde basın, bu direniş nasıl görülüyor, nasıl değerlendiriyor? Euronews, bu değerlendirmeleri derledi.

Avrupa, Fransa’nın emeklilik reformu nedeniyle sokaklara dökülmesini şok, şaşkınlık ve hayranlıkla izledi.

Mart ayında bir Belçika gazetesi şu soruyu sordu: “Bu Galyalılar deli değil mi?” Bu soruyu sorarak Fransa’yı aylardır sarsan tartışmalı emeklilik reformu protestolarına atıfta bulundu.

Gösterilere sert tepki veren tek gazete, bu gazete değildi. İngiliz The Guardian gazetesi Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Fransa’da yasayı geçirmek için “devasa bir savaşla” karşı karşıya olduğunu söyledi. İtalya’da ise il Fatto Quotidiano “İtalyanlar neden Fransa’daki gibi sokaklara dökülmüyor?” diye sordu.

Geçtiğimiz ay yasalaşan reformlar, asgari emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaracak ve 13 ulusal protesto gününe yol açacak.

Yabancı basının da ilgisini çeken Sarı Yelekliler protestolarından beş yıl sonra Avrupalılar Fransa’da yaşananları yakından takip ediyor ve hareketle ilgili kendi görüşlerini oluşturuyor.

Euronews, Fransız toplumsal hareketinin Avrupa’da nasıl algılandığını anlamak için kıtanın dört bir yanından gazetecilerle görüştü.

“Bu Galyalılar deli değil mi?”

Ülkelerini durma noktasına getiren, başkentlerinin çöp altında kalmasına izin veren ve hükümetleri sadece yasal yaşı 62’den 64’e çıkarmayı planlarken sürekli gösteri yapan bu Galyalılar deli değil mi?

Fransız çizgi roman karakteri Galyalı Asteriks’e ironik bir gönderme de içeren saldırgan yorumlar, Fransa’nın kuzey komşuları ülkenin yoğun protestolarına seyirci kalırken sürprizle birlikte geldi.

Belçika’da mevcut emeklilik yaşı 65 ve 2030 yılına kadar 67’ye yükselmesi öngörülüyor. Yani on yıldan kısa bir süre içinde Belçika’da bir işçi Fransa’daki meslektaşından beş yıl sonra emekli olacak.

Ren Nehri’nin diğer yakasındaki Almanlar da emeklilerin kendilerinden daha iyi durumda olduğu Fransa’daki öfkeyi anlamakta zorlanıyor.

Almanya’da insanlar sadece daha geç emekli olmakla kalmıyor, aynı zamanda daha az para alıyorlar: Dayanışma Bakanlığı’na göre Almanya’da ayda 1.100 Avro, Fransa’da ise 1.400 Avro.

Hatta birkaç yıldır emeklilik sisteminin mali açıdan sürdürülebilirliği tartışılıyor ve şirketler emeklilik yaşının 67’den 68’e çıkarılması için lobi faaliyetleri yürütüyor. Ancak bugüne kadar kimse sokaklara dökülmedi” diyor Euronews’in Almanya servisinden bir gazeteci.

Her ne kadar Der Spiegel dergisi 16 Mart’ta “Macron reformunu oylama olmadan geçirmek istiyor” şeklinde bir haber yapmış olsa da -cumhurbaşkanının yasayı Anayasa’nın 49.3 maddesine dayanarak geçirmesine atıfta bulunuluyor- Fransa, Almanya’da “neredeyse reform yapılamaz ve Fransızlar da değişime dirençli” olarak algılanıyor.

Ancak kıtanın başka yerlerinde de Fransa’daki protestolar bir ilham kaynağı haline geldi.

“Fransızlar gibi protesto”

İskoç The National gazetesi birkaç hafta önce “Birleşik Krallık Hükümetini Fransızlar gibi protesto etmenin zamanı geldi” derken, İngiliz The Telegraph gazetesi “Emekli maaşları söz konusu olduğunda Fransızlara daha çok benzemeliyiz” dedi.

Bu manşetler, Birleşik Krallık’ın “on yıllardır gördüğü en büyük grev” olarak tanımlanan bir grev dalgasıyla sarsıldığı bir dönemde geldi.

1 Şubat’ta ülke genelinde yarım milyon işçi hayat pahalılığını protesto etmek ve ücret artışı talebiyle greve giderek okulların kapanmasına ve ulaşımın aksamasına neden oldu.

Ancak Dubai merkezli The National gazetesine göre grevler Birleşik Krallık’ın son yıllarda gördüğü en büyük grevlerden bazılarıyken, Fransa’da gösteri yapmak neredeyse bir gelenek olarak görülüyor.

Ülkenin siyasi kültüründe öylesine derin kökleri olan bir alışkanlık ki “Fransız hükümetleri vatandaşlarından protesto etmelerini bekliyor ve Fransız vatandaşları hayal kırıklıklarını sokaklarda ifade etmekten çekinmiyor.”

Bu kitlesel seferberlik The Guardian’ın bir yazarını da etkiledi; yazar protestoların “kıtanın dört bir yanındaki siyasetçiler benzer reformlar üzerinde düşünürken Avrupa’nın geri kalanına güçlü bir mesaj” gönderdiğini söyledi ve hatta son patlamaları gerçek bir “Fransız protesto sanatı” olarak tanımladı.

Bu mesaj, son aylarda Romenlerin yolsuzluğa karşı mücadele etmek ve Ukrayna’dan gelen tahılın tehdidi altındaki çiftçileri savunmak için defalarca sokaklara döküldüğü Bükreş’te de olumlu karşılandı. Ve tüm Doğu Avrupa’da insanlar, özellikle halkı harekete geçirme konusunda Fransa’daki durumu izliyor. Euronews Romanya Genel Yayın Yönetmeni Andra Diaconescu, “Fransa’daki protestolar, Romenlerin kendi mücadelelerini örgütlemeleri ve diğer grevcileri saflara katılmaya teşvik etmeleri için bir örnek teşkil ediyor” dedi.

 

“Bulgaristan’da hakim duygu, sempati”

Komşu ülke Bulgaristan’da, Fransa’daki grevler ülkenin kendi durumunu yansıttığı için dikkat çekiyor. Ülkenin kanun koyucuları şu anda kadınlar için 62 ve erkekler için 64 olan emeklilik yaşının 2037 yılına kadar 65’e yükseltilmesini istiyor.

Burada hakim olan duygu sempati.” Euronews Bulgaristan Genel Yayın Yönetmeni Marina Stoimenova, “Bulgarlar genel olarak Fransız göstericileri ve onların haklarını savunma isteklerini desteklerken, şiddeti kınıyor” dedi.

Ancak Diário de Notícias gazetesinin 3 Nisan’da açıkladığı üzere, polis ve göstericiler arasındaki çatışma görüntüleri başta Portekizliler olmak üzere pek çok Avrupalıyı da şoke etti. Gazete, “Bu vandalizm eylemleri mücadeleye asla yardımcı olmuyor ve hatta hareketin imajına zarar veriyor” diye yazdı.

Fransızların öfkesini, hayat pahalılığını kınamak için aylardır gösteri yapan Portekizlilerin öfkesiyle karşılaştıran The Daily’ye göre Portekiz’de şiddet sahneleri imkansız.

Ancak Fransız sosyal hareketi Avrupa’da çok ses getirirken Portekiz’deki protestolar daha az ilgi görüyor. Diario de Noticias’a göre bunun nedenlerinden biri Fransa’nın militanlığı ve sendikaların işçileri ikna edip harekete geçirme ve böylece hareketi kalıcı kılma becerisi.

“İtalyanlar neden Fransa’daki gibi sokaklara dökülmüyor?”

İtalya’da ise insanların gözü Fransa’daki toplumsal çatışmadaydı.

Il Fatto Quotidiano’da bir gazeteci “Ama neden [bu protestolar] bizim başımıza gelmiyor?” diye sordu. “Burada 2011 yılında emeklilik yaşı 67’ye yükseltildiğinde grev dört saat sürmüştü” diye açıklıyor. Cevap İtalya’nın geçmişinde yatıyor olabilir; yıllarca terörizmle anılan bu ülke artık protesto alanına girmeye cesaret edemiyor.

Today Italy gazetesinden bir gazeteci “Siyasi istikrarsızlık ve hükümetlerin gelip gitme hızı göz önüne alındığında ne anlamı var ki?” diye soruyor. Özellikle de sokak savaşlarını pek çok kez kazanmış olan Fransızların aksine İtalyanların nadiren kazandığını belirtiyor.

Örneğin 1995 yılında Fransa’nın ilk emeklilik reformu Alain Juppé hükümeti tarafından gösteriler nedeniyle geri çekilmişti. 2006’da eylemler Jacques Chirac’ı, hükümetinin 26 yaşın altındaki kişilerin işten çıkarılmasını kolaylaştıracak “Contrat Première Embauche” [CPE] tasarısını uygulamaktan vazgeçmeye zorladı.

Ancak bazı İtalyanlar artık Fransızları izlemekle yetinmeyerek 23 Mart’ta komşularını desteklemek üzere sokaklara döküldü.

İtalyan sendikası USB’nin [Unione Sindacale di Base] çağrısı üzerine Roma’daki Fransız Büyükelçiliği ve diğer bazı şehirlerdeki konsolosluklar önünde gösteriler düzenlendi. Onlar da Fransızlar gibi 1 Mayıs’ta tekrar protesto gösterileri düzenlediler, ancak bu kez Giorgia Meloni hükümetine karşı çıkmak ve İtalyan işçileri savunmak için.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu