GüncelManşet

Soykırımın100. Yılında; Bazı Yaralar Hesabı Sorulmadan İyileşmez

Ermeni soykırımının üzerinden tam yüz yıl geçti.

Osmanlı İmparatorluğu Balkan savaşından sonra dağılmaya yüz tutmuş bir haldeydi. O dönemlerde Osmanlıyı anavatanı olarak gördüğü Orta Asya topraklarında yeniden canlandırma harekâtını İttihat ve Terakki Cemiyeti üstlenmişti. Dönemin ulus devleti akımından etkilenen İTC buna yönelik Orta Asya coğrafyasından bir uluslaşma sürecine girmesi gerekli olduğuna karar verdi ancak ulus devlet olmanın bazı gereklilikleri vardı.

Bir dil birliği, bir iktisadı içyapı, kültür birliği gibi olgular olmadan uluslaşma süreci gerçekleşemezdi. İTC’de kaybolmaya yüz tutmuş Osmanlı İmparatorluğunu, bu politik çerçevede toparlamaya, Türkleştirme politikası altında yaptığı faşizan katliamları meşrulaştırmaya çalışmaktaydı.

Döneme baktığımız zaman Orta Asya’da Ermeniler, Rumlar, Süryaniler ve birçok farklı kültürden, farklı etnik çevreden sahip insan toplulukları yer alıyordu.

 İTC’nin “Türkleştirme” politikasına baktığımızda farklı kimliğe sahip halklar var olmazdı. Aynı zamanda, aynı topraklar üzerinde dil birliği ve bir ticari iç yapının da hakim olması gerekiyordu. Ticaret yapılması için en önemli olgulardan bir tanesi de dil birliğidir. Bir coğrafya içerisinde dil birliği olmadan ticaret yapılmasıda çok zor hale gelir.

Hakim sınıfların pazara hakim olabilmesi için yine kendi dillerinin konuşulması gereklidir ve bunu zor kullanarak gerçekleştirir.

Bu ticari iç yapı ekseninde ele alındığında dönem de çıkarılan “Emval-i Metruke” (Terk Edilmiş Mallar) kanunu da soykırımdan sonra boşaltılan Ermeni araziler ve Ermeni mallarına el koymanın hukuki dayanağı şeklinde oluşturulmuştur. Aynı zamanda dönemin hakim sınıfları sermayenin dolaşımını kontrol altına almak ve  pazara hakim olmak için Rumların atölyelerine girmiş ve zor yoluyla el koymuştur.

İTC’nin yaptığı tüm girişimler Türkleştirme adı altında Müslüman olmayan dier milliyetlere yönelikti.

İTC’nin katliam örgütlenmesi için oluşturduğu Teşkilatı Mahusa çeteleri tam da bu faşizan güzergâhta, bu politikaları hayata geçiren ekip olmuştur. Bundan tam 100 yıl önce, Ermeni örgütleri, aydınları ve ileri gelenlerini katledildi.  Sermayenin Türkleştirilmesi altında başta Ermeni, Süryani ve Rum olmak üzere diğer azınlıklara yönelik katliam gerçekleştirdi. Bu politikalar 1.5 milyon Ermenin katledilmesine sebep oldu. İTC’nin ulus devlet olma ve sermayeyi türkleştirilmesi temsili bir harekât da böylelikle gerçekleşmiştir.

1915’te başlayan ve günümüzde kadar süren bu katliamın devamcılığını Müdafa-i Hukuk Cemiyeti olarak bilinen ve önderiliğini Mustafa Kemal’in yaptığı ekip devralmıştı. Dönemde de İTC’nin politikalarına benzer Ermeni, Rum, Süryani ve Kürtlere yönelik çeşitli kampanyalar örgütlenerek saldırılar oldu. Özellikle Türkçe dili yok ediliyor üzerinden halk tabanında meşrulaştırılmaya çalışılan ve ezilen halkların kendi dillerinin yasaklanması aynı zamanda konuşturulmamasına yönelik birçok girişim olmuştur. Türk-Sünni olmayan kişilere ciddi saldırılar gerçekleşti.

Mustafa Kemal’in Ermeni soykırımında bire bir önder kadrosunu içerisinde kendi bünyesinde barındırmıştır.

Örneğin Şükrü Kaya Mustafa Kemal ölümüne kadar iç işleri bakanlığında görev yapmıştı. Şükrü Kaya’nın 1915 yılındaki Ermeni Soykırmı hakkında;”Nihai sonuç Ermeni ırkının imha edilmesi olmak zorundadır. Şu anda patlayan Müslümanlarla Ermeniler arasındaki sürekli kavganın kesin olarak açığa çıkmasıdır. Zayıf olan yok olmak zorundadır” diyordu.

Devletin bu hamleleri sonunda birçok kültür nerdeyse yok olma durumuyla karşılaştı. Devlet bu politikalarını kültürel bir şekilleniş haline getirdi. Aynı coğrafya içerisinde yaşayan çeşitli milliyet ve inançlardan ezilenler, devletin bu ayrımcı politikalarıyla beraber, birbirleri nezlinde düşman durumuna gelmiştir.

100 yıllık soykırım TC’nin tarihine kanlı harflerle yazılmıştır. TC her ne kadar bu katliamın red etsede tarih açık birşekilde söylemektedir.

Katliam, yağma-talan üzerine kurulmuş T.C, İTC ve Mustafa Kemal’den edindiği bu kültürel misrası hala devam ettirmektedir.

Soykırımın şimdiki temsilcisi AKP hükümeti

Günümüzde neo-Kemalist bir parti olarak anılan AKP hükümeti, bu sıfattan pek hoşlanmasada yürüttükleri bu asimilasyoncu kültürel zihniyetle bu sıfatın ne kadar üzerine yakıştığıda ortadadır. Üzerinden 100 yıl geçen bu katliamın devamcılığını üstlenen AKP ve şürekası hem söylemleriyle hem de pratikleriyle bunu tüm ezilen kesimlere göstermektedir.

Nasıl İTC döneminde Ermeni aydınlarının katledilmesini tarihte açık bir şekilde görüldüyse de, günümüzde de bu katliama şahitlik etmiş durumundayız.

AKP hükümeti döneminde katledilen Hrant Dink buna örnek teşkil etmekte. Nedeni hala açıklanamayan, katili kahraman olarak lanse edilen Hrant Dink katliamı AKP’nin Ermenilere yönelik katliamcı kültürü nasıl taşıdığının göstergesidir.

Yine AKP hükümeti dönemine denk gelen Sevag Balıkçı’nın Batmanda askerliğini yaparken vurularak öldürülmesi bunların göstergesidir.

Mustafa Kemal, Adana’da esnafla yaptığı konuşma sırasında Ermeni soykırmının meşruluğuna vurgu yapan ve ermenilerin neden savunulduğu yönelik bir konuşma yapmıştır.

Keza Mustafa Kemal’in söylemini benzer bir söylemide geçtiğimiz günlerde Tayyip Erdoğan tarafından katıldığı bir programda “Afferdesiniz daha çirkin şeyler ermeni diyenler oldu” diyebilicek kadar imha siyasetinin nereden teslim alıdğınında açık bir şekilde gösterilmiş oldu.

24 Nisan 1915’te yapılan Ermeni soykırımından 100 yıl geçmesine rağmen, imha-inkâr politikalarının devam ettiği açık bir şekilde ortadadır. Avrupa parlamentosunun Ermeni soykırımını kabul etmesiyle birlikte Tayyip Erdoğan’ın “Bundan Ermeniler Zararlı Çıkar” diyerek Ermeni düşmanlığının hala ne derece büyük olduğunu göstermektedir.

Ermeni soykırımının 100. yılında katledilenlerin hesabını sormak için alanlarda olacağız.

Bizler Armenak Bakırciyan’dan aldığımız direniş ruhuyla çeşitli milliyet ve inançlardan halkımızı arasında ekilen bu faşizm tohumlarının kurutmak için sokakları mesken tutacağız.

24 Nisan günü yapılan bu soykırımı lanetlemek için bir kez daha “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganlarıyla meydanları dolduracağız ve elbet bir gün bu katliamın hesabını soracağız.

İzmir’den Bir YDG Okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu