Makaleler

Taşeronla yerin derinliklerine gömülenler…

Yerin derinliklerinden geldiler

Ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle

Ne kadar diplere bastırılsa

O kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin

Ağır ağır geldiler

Sonra her gün geldiler artarak geldiler

Kadınları çocukları ve alkışlarıyla

Yoğurt mayalar gibi geldiler

Pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi

Su gibi ateş gibi

Her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına

Yeni yollarla tanıştı ayakları

Her gün yeni kabuklar çatladı

Yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini

Bir kent oldular sonunda

Ve adını değiştirdiler ülkenin…

(Kemal Özer)

Yerin bilmem kaç metre derinliğinden bir ellerinde tuttukları fenerden bir de gözlerinden fışkıran ışıkla yeryuvarı ısıtmak için canı pahasına bir yolculuğa çıkanların hikayesi bu. Onlar ki evlerinde gülen, tok olan, ısınan yoktur. Onlar ki kıymetsiz bellenip soluksuz bir ölüme göz kırpmadan gönderilenlerdir. Onlar ki yüzlerine bulaşan kapkara kiri bir ömür taşıyanlardır. Onlar ki zulmün dilinde yalnızca grizu patlamalarının ardından sıkışan metan gazı yad edilirken rakam niyetine çevrilenlerdir. 1 ölü 2 yaralıdırlar bazen. Bazen 5, 10, 15, 20, 100.

Bazen daha bir gün öncekilerin cesetlerine ulaşılmadan göçük altında kalanlardır. Onlar ki aslında üreten, yaratanlardır. Ve bir kent olup ülkenin adını değiştirecekler onlardır! Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun Zonguldak Kozlu Müessesesi’ne ait kömür ocağında meydana gelen metan patlamasında 8 işçi daha hayatını kaybetti.

TTK Genel Müdürü Bülent İnan, patlamadan sonra yaptığı açıklamada metan gazının patlaması sonucunda kömür degajının meydana geldiğini ve “kaza”ya bu durumun yol açtığını ifade etti. Esasında İnan, her ne kadar durumu kaza olarak tarif etse de bırakalım tümden iş hayatını yalnızca bahsi geçen Kozlu Müessesesi’nin şeceresine baktığımızda bile durumun pek öyle olmadığı ortaya çıkıyor.

Aynı yerde 1992 yılında yaşanan patlamada 263 madenci yaşamını kaybetmişti. İş güvenliği ve sağlıklı çalışma koşulları daha fazla kâr-esnek çalışma-ucuz iş gücü üçgenine takılmaya devam ediyor.

Egemenler bir yandan zenginliklerine zenginlik katarken bir yandan da emekçileri her sektörde olduğu gibi burada da göz kırpmadan ölüme göndermekte tereddüt etmiyorlar. Öyle ki 9 Ocak’ta TTK tarafından yayımlanan genelgede her şey tüm pişkinliğiyle gün yüzüne çıkıyor.

madennKazaların sebebini işçilere yükleme arsızlığına bile soyunan egemenler diyorlar ki; “İşyerlerimizde, büyük çoğunluğu yer altında çalışan işçilere ait icralık dosyaların bulunduğu tespit edilmiştir. Özellikle yer altında yürütülen işlerin tehlike oranı yüksek olduğundan, buradaki küçük bir dikkatsizliğin bile onarılamaz hasarlara, can ve mal kayıplarına neden olabileceği dikkate alındığında; icralık duruma düşen işçilerin akıllarının sürekli iş harici konularla meşgul olması ve konsantrasyon problemi yaşamalarının muhtemel bulunması nedenlerinden dolayı işlerini dikkatli yapamama olasılığı bulunmakta, kendilerinin ve yanında çalışanların sağlığı ve iş güvenliği açısından büyük risk oluşturmakta, bu da dolayısıyla iş verimini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca sık sık haciz ve icralık duruma düşen işçilerimizle ilgili kararlara ait dosyaların takibini ve işlemini yürüten personel, muhasebe ve hukuk birimlerimizi yoğun mesai harcamak zorunda bırakıp önemli zaman kaybına neden olmaktadır.

İşçilerin neden borçlarını ödeyemediklerini, icralık duruma düştüklerini aslında birinci elden sorumlulardan olarak tartışması gereken işveren sıfatlı TTK, bunun yerine tam da sistemin mantığını tıkır tıkır işleterek kazaların sebebini “ay sonunu nasıl çıkaracağım” diye düşünürken işine “konsantre olamayan” işçilerde buluyor.

Genelgede ayrıca bu durumdaki işçilere borçlarını ödemeleri için 1 yıl süre tanınacağı, bu zaman zarfında borcunu ödemeyenlerin İş Kanunu’nun 18 ve 19. Maddeleri uygulanarak savunmaları alındıktan sonra sözleşmelerinin feshedileceği ifade ediliyor. Yani TTK fakir işçi istemiyor! Borcu olanı işten atıyor! Bu ne yaman çelişkidir, anlamak mümkün değil! Sistemin yaklaşımı apaçık orada iken, mevzunun niteliğini zihnimize mıh gibi çakmamıza vesile olacak “tesadüfler” de birbirlerini izliyor. Kozlu’daki katliam üzerinden 1 hafta geçmeden 11 Ocak günü bu kez Zonguldak Gelik Beldesinde özel bir şirkete ait maden ocağında patlama meydana geldi.

madennnPatlamada 1 işçi yaşamını kaybederken 3 işçi de yaralandı. Belki de aynı saatlerde TBMM’de gerçekleştirilen yıpranma primi hakkı (yasadaki adıyla fiili hizmet süresi zammı) düzenlemesinde ise milletvekilleri kendilerini maden işçileriyle bir tutarak örneğin gazetecilere, polislere, askerlere sınırlılığı olan yıpranma payını sadece milletvekilleri ve maden işçileri sınırsız yararlanmaya çevirmeyi karara bağladı.

Ölümü işçiye, köylüye, emekçiye müstehak sayan egemenler arsızlığın hududunda kâr içinde raks ediyorlar.

Emekçilere ise yalnızca hayıflanmak, ölenlerin ardından ağıtlar yakmak düşmüyor. “Muhtaç olduğumuz kudret” orak ile çekicimizde, tırmık ile pensemizde, kazma ile küreğimizde hazır ve nazır bekliyor. Bir dolu ülkenin adı değiştirilmek için sabırsızlanıyor!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu