Güncel

SÖYLEŞİ | Pınar Saip: Salgının yükü sağlık çalışanlarının omzuna yüklendi

İş yükünün mümkün olduğunca azaltılması için hastanelerde olsun, birinci basamak sağlık hizmetlerinde olsun sağlıkçıların görüşlerinin dinlendiği bir alan yaratılması lazım.

Koronavirüs pandemisinin Türkiye’de ortaya çıktığı mart ayından bu yana hastalık krizi artarak devam ediyor. Sürecin başından itibaren pasif bir tutum sergileyen Sağlık Bakanlığı, süreci tam anlamıyla sağlık çalışanlarının omzuna yıkmış durumda.

Yine sürece ilişkin hem Türk Tabipleri Birliği hem de Tabip Odaları bu konuda bakanlığa çok sayıda öneri ve çağrı yapsa da sonuç alamadılar. Sürecin yıkıcılığı devam ederken biz de konuyu İstanbul Tabip Odası Başkanı Pınar Saip ile konuştuk.

Bilindiği üzere koronavirüs vakaları özellikle son zamanlarda büyük bir artış gerçekleştirdi. İstanbul başta olmak üzere vaka sayıları patlama noktasında. Bakanlık ve valilikler de  buna ilişkin ‘önlem’ adı altında uygulamalar devreye soktu. Bunların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

-Yani kesinlikle yeterli değil. Şu anda bile mart ve nisan aylarına göre daha kritik durumdayız. Vakalar evde takip ediliyor ve izolasyon koşulları yeterince sağlanmıyor. Ev koşulları salgının merkezi haline gelmiş durumda. Bu zamanlarda sadece hasta olanlar ya da daha doğrusu durumu kötü olanlar hastaneye yatırılıyor.

Böyle olmasına rağmen hastanelerde büyük bir yoğunluk var. Ayrıca yoğun bakımlarda da yoğunluk var. Buna karşın sadece 65 yaş üstüne getirilecek tedbirler veya sigaranın yasaklanmasına yönelik uygulamalarla bu konunun üstesinden gelmemiz mümkün değil. Bir an önce sosyal tedbirlerin alınarak virüsün kuluçka süresi boyunca kapanmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Peki Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere dair ne söylemek istersiniz. Zaten başından beri verilerin çarpıtıldığı biliniyordu. Bununla birlikte Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımlamalarına göre de verilerin paylaşılmadığı öğrenildi. Bu sürece dair ne söylemek istersiniz?

– Şimdi Bakan’ın kendisi de söyledi; Sadece hastaneye yatanların listesi veriliyordu ve tedavi altına alınan rakamlar bu açıklanan rakamların içinde değil. Testin pozitif oranı-bizim ülkemizdekini tam olarak bilmesek de- dünyada yüzde 50-60 civarında. Testi negatif çıkan ancak hasta olanların da sayısı bu rakamların içerisinde değil.

Aslında bunların ayrı ayrı açıklanması lazım. Hem evde tedavi gören ve ilaç verilip takip edilen hasta sayısının hem de testi negatif çıkanların sayısının da ayrıca belirtilmesi lazım. Ancak bunlar salgının başından beri açıklanmıyor maalesef. Biz Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası olarak bu sayıların açıklanması gerektiğini söylüyorduk.

Çünkü bu hem salgının boyutlarını görme açısından hem de buna göre tedbirleri alma açısından çok önemli.

Aslında bu sürecin en ağır yükü de sağlık çalışanlarının omuzlarında. Salgının başlarında başta koruyucu malzeme eksikliği olmak üzere hem malzeme sıkıntısı hem de yoğun çalışma süreleri vardı. Bu süreçte yıpranan sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirmesine yönelik Sağlık Bakanlığı’nın bir çalışması oldu mu?

-Maalesef salgının yükü sağlık çalışanlarına yüklenmiş vaziyette. Şu anda iktidar sanki ortada hiç salgın yokmuşçasına çok gerekli olmayan yatırımlar yapıp bütçeyi oraya aktarıyor.

Oysa sağlık çalışanlarının düzenli test talebi bile hala karşılanmış değil.  Günlük test sayısı veriliyor ama bunların ne kadarının yapıldığı, mükerrer olduğu konusu paylaşılmıyor. Bu süreçte de sağlık çalışanları arasında koronavirüs yayıldı ve birçok arkadaşımız hastalandı. Onlar tabii ki bu süreçte evlerine ve ailelerine taşıyorlar ve ailelerinden yoğun bakımda olan arkadaşlarımız var.

Ayrıca söz verilen bir sürü ek ödemelerde karşılanmadı. Sağlık emekçileri, özlük hakları açısından ve çok ağır bir iş yükü altında çalışıyor. Burada iş yükü meselesi önemli çünkü çok uzun saatler çalışmak uygun değil.

Yani sağlık çalışanlarının çalışma ortamları gerektiği gibi değil, açıkçası sağlık çalışanları için gerekli koşullar sağlanmamış durumda.

Peki size göre sağlık çalışanları için ilk ve acil olarak ne yapılması lazım. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın nasıl bir adım atması gerekiyor?

-Şu an hastaneler üzerinde çok ciddi bir yük var. Bu yükün azaltılması için bir kapanma gerekiyor. Yani tedbirlerin alınıp o iş yükünün azaltılması için temasın kesilmesi gerekiyor. Çünkü artık mesele sağlık emekçilerinin kaldıramayacağı bir noktaya doğru gidiyor. Ki şu an kaldırılıyorsa da burada sağlık çalışanlarının büyük bir özverisi sonucu kaldırılıyor.

Dediğim gibi bu büyük yükün altında çalışan sağlık çalışanlarının yükünün azaltılması için tedbirlerin alınması ve bir an önce sosyal destekle birlikte kapanmaların sağlanmaları ve açılma olacaksa da yine tedbirlerle açılmanın sağlanması gerekiyor. Ayrıca şu an Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK)’le işten atılan sağlık çalışanlarının tekrar iş gücü olarak kazandırılması gerekli.

Çünkü bu arkadaşların çoğu deneyimli sağlık çalışanları. Özellikle grip aşısı başta olmak üzere aşıların sağlık çalışanlarına yapılması lazım. Çünkü gelen aşılar yetersiz sayıda geldi ve bunlar da özellikle sağlık çalışanlarına uygulanmadı.

Aslında bir an önce sağlık çalışanlarına yönelik aşı getirilip uygulanması gerekmektedir. İş yükünün mümkün olduğunca azaltılması için hastanelerde olsun, birinci basamak sağlık hizmetlerinde olsun sağlıkçıların görüşlerinin dinlendiği bir alan yaratılması lazım. Pandemi kurullarında sağlık çalışanlarının temsilcileri mutlaka bulunmalı ve onların talepleri dikkate alınmalı.

Birinci basamakta aile hekimleri ve filyasyon ekibinde yer alanlar da çok yorulmuş durumda. Çünkü bu hizmetler kopuk kopuk yürütülüyor. Bunların da bir an önce birleştirilip aile sağlığı merkezlerine de gerekli desteğin verilmesi lazım.

Birçok sağlık çalışanı hala koruyucu destek ekipmanlarını bile ceplerinden alıyorlar. Ve her geçen gün onların takip etmesi gereken hasta sayısında artış oluyor.

Bu arkadaşların da çalışan sayısı yönünden desteklenmesi lazım.

 Son olarak bu süreçte hayatını kaybeden sağlık çalışanlarına yönelik İTO veya TTB’nin bir çalışması var mı? Son süreçte ışık açma-kapama eylemi gerçekleştirildi sağlık çalışanlarının hayatını kaybetmesine yönelik. Sürece yönelik eylem planlarınız da var mı?

– Biz ilk olarak koronavirüsün bir meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istiyoruz. Çünkü bu bir işyeri güvenliği sorunu. Dünyada da sağlık çalışanları çok fazla hastalanıyor.

Ülkemizde de net rakamları bilmemekle birlikte en az 62’si hekim 145 sağlık çalışanının öldüğünü biliyoruz. Biz bir an önce bu hastalığın hem maliyet açısından hem de ölüm olduğunda geri kalanlara destek açısından  meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istiyoruz. Tabip odaları 65 tabip odasıyla birlikte bir kampanya düzenledi.

Meslek hastalığı olarak kabul edilmesine yönelik bir yasa tasarısı da hazırlandı. Bu ışık kapama-açma eylemi de bunun bir parçasıydı. İlk önce hep birlikte bir gazete ilanı verdik, arkasından bu açma-kapama süreci devam ediyor.

Biz bu konuyu ülkenin gündeminde tutmaya devam edeceğiz.

 Peki, bize vakit ayırdığınız ve görüşlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederiz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu